İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - Mikail
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  => Sevgili Peygamberim Serisi
  => Yalan söylemeyiniz ve yalan yere yemin etmeyiniz
  => Anne-Babanın en başta gelen vazifesi
  => AZRAiL
  => Cebrail
  => Mikail
  => israfil
  => İman ve İslam
  => Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©

Mikail Aleyhisselâm

 

 

Kur'ân-ı Kerim'de ismi zikredilen dört büyük melekten birisidir. Âyeti kerimelerin yanı sıra bazı hadislerde de diğer üç büyük melek ile birlikte ismi zikredilmiştir. Peygamber Efendimiz gece namazlarına başlamadan ve bütün namazlarından sonra Cebrail ile birlikte ismini zikretmiştir. Gerek Kur'ân-ı Kerim'de gerekse Peygamber Efendimizin (asm) hadislerinde ismiyle zikredilmesi, Mikail Aleyhisselâm'ın, Allah katındaki üstün yerinin en büyük işareti ve göstergesi olarak kabul edilmiştir. Risâle-i Nur'un muhtelif yerlerinde ismi zikredilmiş, diğer meleklerin yanı sıra kendisi ve nezareti altında bulunan melekler taifesinin görevleri hakkında izahatlarda bulunulmuş, Yüce Allah'ın saltanatının haşmetine işaret edilmiştir.

İslâm akidesine göre Mikail dört büyük melekten biri olup ismi Kur'ân-ı Kerim'de geçmektedir. Âyet-i kerimede; "Kim, Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikail'e düşman olursa bilsin ki Allah da inkârcı kâfirlerin düşmanıdır." (Bakara 2/98) buyrulmaktadır. Kur'ân-ı Kerim'in bu ayetinin yanı sıra Peygamber Efendimiz de (asm) bazı hadislerinde Mikail Aleyhisselâm'dan söz etmiştir.

Peygamber Efendimizin Mikail'den söz etmesinin önemli sebeplerinden bir tanesi, Yahudilerin bu büyük meleğe atfettikleri ve İslâm inancıyla bağdaşmayan özellikleri sebebiyledir (Yahudilere göre Mikail onların koruyucu meleği, Cebrail onların düşmanıdır).

Peygamber Efendimize soru soran Yahudiler, sordukları bütün sorulara cevap alındıktan sonra, son olarak kendisine vahyin kimin vasıtasıyla gönderildiğini sormuşlardır. Yani vahiy meleğinin kim olduğunu öğrenmek istemişlerdir. Peygamber Efendimiz de, vahyi Cebrail Aleyhisselâm'ın getirdiğini ve böylece vahiy meleğinin Cebrail olduğunu buyurmuştur. Bu ifade ise Yahudilerin hoşuna gitmemiştir. Çünkü, onların inanışına göre Cebrail Yahudilerin düşmanıdır. Ayrıca, Cebrail'i sefaletin ve felâketin meleği olduğunu iddia etmişlerdir.

Peygamber Efendimize sordukları son soruya, istemedikleri bir cevap alan Yahudiler, bu seferde meleklerden bir dostunun olup olmadığını sormaya başlamışlardır. Bu soruya da Cebrail'dir diye cevap veren Peygamber Efendimiz, Cebrail'in vazifeli olup Cenâb-ı Hak tarafından bütün peygamberlere gönderildiğini ve hepsinin de istisnasız dostu olduğunu sözlerine ilâve etmiştir. Tabi olmamak için bahane arayan Yahudiler, bu sefer de Cebrail Aleyhisselâm'ı bahane ederek dâvetini reddetmişler, şayet dostun Cebrail değil de başka bir melek olsaydı, biz sana tabi olurduk demişlerdir.

Cebrail Aleyhisselâm'ı bahane edip tabi olmayan Yahudilere, Peygamber Efendimiz tarafından sebebi sorulmuştur. Onlar da, Cebrail'in kendi düşmanları olduğunu söylemişlerdir. Peygamber Efendimiz ile bazı Yahudiler arasında cereyan eden bu görüşmeden sonra Kur'ân-ı Kerim'in Bakara Suresi'nin 97 ve 98. ayetleri nazil olmuştur; "De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'ân-ı senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir./ Kim, Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikail'e düşman olursa bilsin ki Allah da inkârcı kâfirlerin düşmanıdır."

Peygamber Efendimiz ile söz konusu diyaloga giren şahsın Fedek hahamlarından Abdullah bin Suriye olduğu, Peygamber Efendimiz ile münakaşa ettiği, söz konusu soruları sorduğu, Cebrail Aleyhisselâm için "düşmanımızdır" ifadesini kullandığı, başka bir melek vahyi getirmiş olsaydı tabi olurduk dediği, ifade edilmiştir. (Kur'ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, TDV. İA. Yayını, Ankara, 1993, s. 14).

Cebrail Aleyhisselâm ile beraber, peygamberlere gönderildikleri ve elçi görevi de gördükleri kaydedilen bu iki melekten, asıl vahiy meleğinin Cebrail Aleyhisselâm olduğuna vurgu yapılmaktadır. Özellikle Peygamber Efendimize yüce görevinin tevdi edildiği ilk yıllarda geldiği ve bazı vahiyler getirdiği Mikail Aleyhisselâm'ın elçiliğinden söz edilmiştir. Ancak, asıl vazifesi vahiy getirmek olan Cebrail Aleyhisselâm'ın Peygamber Efendimize daha yakın olduğu kabul ve nakledilmiştir.

Gerek Kur'ân-ı Kerim'de gerekse hadislerde ismi ikinci sırada zikredilen Mikail'in Cebrail Aleyhisselâm'dan sonra geldiğine vurgu yapılmakla birlikte, Yüce Kitap'ta bu meleklerin isimleriyle anılmasının konumlarını ve kendilerine verilen değeri açık bir şekilde gösterdiği de ilave edilmiştir. Cenâb-ı Hak, kelâmında Mikail Aleyhisselâm'ın ismini zikrettiği gibi, Peygamber Efendimiz de; gece namazlarına başlayacağı sırada ve diğer bütün namazlarından sonra duâlarında Cebrail Aleyhisselâm ile birlikte Mikail Aleyhisselâm'ın da ismini zikretmiştir. Peygamber Efendimizin bu davranışı da meleklerin Cenâb-ı Hak katındaki üstün dereceleri için önemli bir gösterge olmuştur.

Mikail Aleyhisselâm'ın ismi Risâle-i Nur'un muhtelif yerlerinde geçmekte ve özellikle vazifeleriyle ilgili önemli izahlar yapılmaktadır. Meleklerin bir kısmının sadece ibadetle meşgul oldukları belirtilen izahta, bazılarının ise görevli oldukları ve görevleri itibariyle "bir nevi insan gibi" oldukları ifade edilmiştir; "Tâbir câiz ise, bir nevi çobanlık ederler, bir nevi de çiftçilik ederler. Yani, rûy-i zemin umumî bir mezraadır; içindeki bütün hayvanâtın tâifelerine Hâlık-ı Zülcelâlin emriyle, izniyle, hesâbiyle, havl ve kudretiyle bir melek-i müekkel nezâret eder. Ondan daha küçük herbir nevi hayvanâta mahsus, bir nevi çobanlık edecek bir melâike-i müekkel var. Hem de, rûy-i zemin bir tarladır; umum nebâtât onun içinde ekilir. Umumuna Cenâb-ı Hakkın nâmiyle, kuvvetiyle nezâret edecek müekkel bir melek vardır. Ondan daha aşağı, bir melek bir tâife-i mahsusaya nezâret etmekle Cenâb-ı Hakka ibâdet ve tesbih eden melekler var." (Sözler, 1993, s. 318) denildikten sonra, bunların en büyük nazırlarının da Mikail Aleyhisselâm olduğu belirtilmiştir.

Kâinat sarayının muhtelif dairelerinin bulunduğu, bu dairelerde muhtelif görevlerin mevcudiyeti, söz konusu görevleri ifa eden melekler taifesinin bulunduğu ve her taifenin başında da bunlara nezaret eden büyük bir meleğin varlığına işaret edilmektedir. Mikail Aleyhisselâm'ın görevleri sıralanırken; "…Hazret-i Mikâil, yeryüzü tarlasında ekilen masnuât-ı İlâhiyeye, Cenâb-ı Hakkın havliyle, kuvvetiyle, hesâbiyle, emriyle, bir nâzır-ı umumî hükmündedir, tâbir câizse umum çiftçi-misâl melâikelerin reisidir. Hem Fâtır-ı Zülcelâlin izniyle, emriyle, kuvvetiyle, hikmetiyle, umum hayvanâtın mânevî çobanlarının reisi, büyük bir melek-i müekkeli vardır." denilmektedir (Sözler, s. 473).

Cebrail Aleyhisselâm ile birlikte diğer büyük meleklerin görevleri ve bu görevlerin ne kadar harika bir şekilde yerine getirildiğinin açıklandığı bir başka izahta ise; "…rızıktaki ihsanat-ı Rahmâniyeye nezaretle beraber şuursuz şükürleri şuurla temsil eden Mikâil Aleyhisselâm gibi meleklerin pek acip mahiyette olarak bulunmaları ve vücutları ve ruhların bekaları, saltanat ve haşmet-i rububiyetin muktezasıdır." (Şuâlar, s. 236; Asa-yı Musa, s. 73) denilmiştir.

   
Senden Önce 255 ziyaretçi (364 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol