İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - risale-i nur 373
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©

Risale-i Nur mesleğinin dokuz esası

Ehl-i hidâyet ve diyânet ve ehl-i ilim ve tarîkat, hak ve hakîkate istinad ettikleri için ve herbiri bizzat tarîk-ı hakta yalnız Rabbini düşünüp tevfikına îtimat ederek gittiklerinden, manen o meslekten gelen izzetleri var. Zaaf hissettiği vakit, insanların yerine Rabbine müracaat eder, medet Ondan ister. Meşreplerin ihtilafıyla, zahir meşrebine muhalif olana karşı muavenet ihtiyacını tam hissetmiyor, ittifaka ihtiyacını göremiyor. Belki hodgâmlık ve enâniyet varsa, kendini haklı ve muhalifini haksız tevehhüm ederek, ittifak ve muhabbet yerine, ihtilaf ve rekabet ortaya girer. İhlası kaçınr, vazifesi zîr ü zeber olur.

İşte, bu müthiş sebebin verdiği vahim neticeleri görmemenin yegâne çaresi, Dokuz Emirdir. 

1. Müsbet hareket etmektir ki, yani, kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkîsi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın.

2. Belki, daire-i İslamiyet içinde, hangi meşrepte olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak ederek...

3. Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise: "Mesleğim haktır," yahut "daha güzeldir" diyebilir. Yoksa başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini îma eden "Hak yalnız benim mesleğimdir" veyahut "Güzel benim meşrebimdir" diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek.

4. Ve ehl-i hakla ittifak, tevfik-ı İlahînin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle...

5. Hem ehl-i dalalet ve haksızlık-tesanüd sebebiyle-cemaat sûretindeki kuvvetli bir şahs-ı manevînin dehâsıyla hücumu zamanında, o şahs-ı manevîye karşı, en kuvvetli ferdî olan mukavemetin mağlûp düştüğünü anlayıp, ehl-i hak tarafındaki ittifak ile bir şahs-ı manevî çıkarıp, o müthiş şahs-ı manevî-i dalalete karşı hakkaniyeti muhafaza ettirmek.

6. Ve hakkı, batılın savletinden kurtarmak için,

7. Nefsini ve enaniyetini,

8. Ve yanlış düşündüğü izzetini,

9. Ve ehemmiyetsiz rekabetkarane hissiyatını terk etmekle ihlası kazanır, vazifesini hakkıyla îfa eder. Haşiye

Lem'alar, s.145-146.

Risale-i Nur mesleğinin esası ihlas sırrına dayanır

Mesleğimiz sırr-ı ihlasa dayanıp, hakaik-ı îmaniye olduğu için, hayat-ı dünyaya, hayat-ı içtimaiyeye mecbur olmadan karışmamak ve rekabet ve tarafgirliğe ve mübarezeye sevk eden hâlâttan tecerrüd etmeye mesleğimiz îtibariyle mecburuz. Binler teessüf ki, şimdi müthiş yılanların hücumuna maruz bîçare ehl-i ilim ve ehl-i diyanet, sineklerin ısırması gibi cüz'î kusurâtı bahane ederek, birbirini tenkitle, yılanların ve zındık münafıkların tahribatlarına ve kendilerini onların eliyle öldürmesine yardım ediyorlar.

Kastamonu Lâhikası, s.186.

Risale-i Nur' un bir esası da dostluk ve kardeşane arkadaşlık bağları kurmaktır

Madem, hayat-ı içtimaiyenin bir temel taşı ve fıtrat-ı beşeriyenin bir hacet-i zarûriyesi ve aile hayatından ta kabîle ve millet ve İslamiyet ve insaniyet hayatına kadar en lüzumlu ve kuvvetli rabıta ve her insanın kainatta gördüğü ve tek başına mukabele edemediği medar-ı zarar ve hayret ve insanî ve İslamî vazifelerin îfasına mani maddî ve manevî esbabın tehacümatına karşı bir nokta-i istinad ve medar-ı tesellî olan dostluk ve kardeşâne cemaat ve toplanmak ve samîmane uhrevî cemiyet ve uhuvvet; hem siyasî cephesi olmadığı halde ve bilhassa hem dünya, hem din, hem ahiret saadetlerine katî vesîle olarak îman ve Kur'ân dersinde halis bir dostluk ve hakîkat yolunda bir arkadaşlık ve vatanına ve milletine zararlı şeylere karşı bir tesanüd taşıyan Risâle-i Nur şakirtlerinin pekçok takdir ve tahsine şâyân ders-i îmânda toplanmalarına cemiyet-i siyasiye namını verenler, elbette ve herhalde, ya gayet fena bir sûrette aldanmış veya gayet gaddar bir anarşisttir ki, hem insaniyete vahşiyane düşmanlık eder, hem İslamiyete nemrudane adavet eder, hem hayat-ı içtimaiyeye anarşîliğin en bozuk ve mütereddî tavrıyla husûmet eder ve bu vatana ve millete ve hakimiyet-i İslamiyeye ve dînî mukaddesata karşı mürtedane, mütemerridane, anûdane mücadele eder.

Şûalar, s. 242.

Hem, Nur mesleğinde, benlik ve gösteriş bir nevî şöhretperestlik, merdut olduğundan, bu enaniyet zamanında insanlara kendini satmaya çalışmak ve beğendirmek, bir anda Nur şakirtleri böyle büyük bir imtiyaz gibi bu eserlerle meşhur mevkîlere kendilerini göstermek bir nevî gösteriş olması cihetiyle, kader-i İlâhî Nur şakirtlerini, tam ihlasın muhafazası için, şimdilik müsaade etmiyor.

Emirdağ Lahikası-1, s. 250.

Risale-i Nur mesleğinde benlik, enaniyet, şan, şeref, gösteriş ve makam sahibi olmak yoktur

Eğer mesleğimiz şeyhlik olsa idi, makam bir olurdu veyahut mahdut makamlar bulunurdu. O makama müteaddit istidatlar namzet olurdu. Gıptakârâne bir hodgâmlık olabilirdi. Fakat mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz. Uhuvvetteki makam geniştir; gıptakârâne müzahemeye medar olamaz. Olsa olsa, kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur, hizmetini tekmil eder. Pederâne, mürşidâne mesleklerdeki gıptakârâne hırs-ı sevap ve ulüvv-ü himmet cihetiyle çok zararlı ve hatarlı neticeler vücuda geldiğine delil, ehl-i tarîkatin o kadar mühim ve azîm kemâlâtları ve menfaatleri içindeki ihtilâfâtın ve rekabetin verdiği vahîm neticelerdir ki, onların o azîm, kudsî kuvvetleri bid'a rüzgarlarına karşı dayanamıyor.

Lem'alar, s.159-160.


Ey kardeşlerim, sizler biliyorsunuz ki, bizim mesleğimizde, benlik, enaniyet, şan ü şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan, öldürücü zehir gibi ondan kaçıyoruz. Onu ihsas eden hâlâttan şiddetle içtinab ediyoruz.

Kastamonu Lâhikası, s. 104.

Nur mesleğinde, îman ve Kur' an hizmeti, maddî ve manevî hiçbir makama basamak yapılamaz

Nasıl ki ehl-i hamiyet bir insan, dostların hayatını kurtarmak için kendini feda eder; öyle de, ehl-i îmanın hayat-ı ebediyelerini tehlikeli düşmanlardan muhafaza etmek için, lüzum olsa-hem lüzum var-kendim, değil yalnız layık olmadığım o makamları, belki hakîki hayat-ı ebediyenin makamlarını dahi feda etmeye, Risale-i Nur'dan aldığım ders-i şefkat cihetiyle terk ederim. Evet, her vakit, husûsan bu zamanda ve bilhassa dalaletten gelen gaflet-i umûmiyede, siyaset ve felsefenin galebesinde, ve enaniyet ve hodfüruşluğun heyecanlı asrında büyük makamlar herşeyi kendine tabî ve basamak yapar. Hatta dünyevî makamlar için dahi mukaddesatını alet eder. Manevî makamlar olsa, daha ziyade alet eder. Umûmun nazarında kendini muhafaza etmek ve o makamlara kendini yakıştırmak için bazı kudsî hizmetlerini ve hakîkatleri basamak ve vesîle yapıyor diye itham altında kalıp, neşrettiği hakîkatler dahi tereddütler ile revacı zedelenir. Şahsa, makama faidesi bir ise, revaçsızlıkla umûma zararı bindir.

Elhasıl, hakîkat-i ihlas, benim için şan ü şerefe ve maddî ve manevî rütbelere vesîle olabilen şeylerden beni menediyor. Hizmet-i Nuriyeye gerçi büyük zarar olur; fakat kemiyet keyfiyete nisbeten ehemmiyetsiz olduğundan, hâlis bir hâdim olarak, hakîkat-i ihlas ile. herşeyin fevkınde hakaik-ı îmaniyeyi on adama ders vermek, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşad etmekten daha ehemmiyetli görüyorum. Çünkü o on adam, tam o hakîkati herşeyin fevkınde gördüklerinden, sebat edip, o çekirdekler hükmünde olan kalbleri, birer ağaç olabilirler. Fakat o binler adam, dünyadan ve felsefeden gelen şüpheler ve vesveseler ile, o kutbun derslerini, "Husûsi makamından ve husûsi hissiyatından geliyor" nazarıyla bakıp, mağlûp olarak dağılabilirler. Bu mana için hizmetkarlığı, makamatlara tercih ediyorum.

Emirdağ Lahikası-l, s. 73-74.

Risale-i Nur Mesleğinde, İmana hizmette siyaset topuzu yoktur.

 

Bu iki ay zarfında heyecanlı bir vaziyet-i siyasiye karşısında bana, hem alâkadar olduğum çok kardeşlerime kavî bir ihtimal ile ferah verecek bir teşebbüs etmek lazımken, o vaziyete hiç ehemmiyet vermeyerek, bilakis, beni tazyik eden ehl-i dünyanın lehinde olarak bir fıkirde bulundum. Bazı zatlar hayret içinde hayrette kaldılar. Dediler ki: "Sana işkence eden bu mübtedi' ve kısmen münafık baştaki insanların takip ettikleri siyaseti nasıl görüyorsun ki, ilişmiyorsun?" Verdiğim cevabın muhtasarı şudur ki: Bu zamanda ehl-i İslamın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir dalaletle kalblerin bozulması ve îmanın zedelenmesidir. Bunun çare-i yegânesi nurdur, nur göstermektir ki, kalbler ıslah olsun, îmanlar kurtulsun. Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa, o kâfirler münâfık derecesine iner. Münâfık, kâfırden daha fenâdır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslah etmez. O vakit küfür kalbe girer, saklanır; nifaka inkılap eder. Hem nur, hem topuz; ikisini, bu zamanda benim gibi bir aciz yapamaz. Onun için bütün kuvvetimle nûra sarılmaya mecbur olduğumdan, siyaset topuzu ne şekilde olursa olsun, bakmamak lazım geliyor. Amma maddî cihadın muktezası ise: O vazife şimdilik bizde değildir: Evet, ehline göre kâfirin veya mürtedin tecavüzatına sed çekmek için topuz lazımdır. Fakat iki elimiz var. Eğer yüz elimiz de olsa, ancak nûra kâfi gelir; topuzu tutacak elimiz yok.

Lem'alar, s. 96.

Mesleğimizde tahrip ve tecavüz yok, müdâfaa ve tamir var

 

Mesleğimiz, tecavüz değil, tedâfü'dür; hem tahrip değil, tamirdir; hem hâkim değiliz, mahkûmuz. Bize tecavüz edenler hadsizdirler. Mesleklerinde elbette çok mühim ve bizim de malımız hakîkatler var. O hakîkatlerin intişarında bize ihtiyaçları yoktur; binler o şeyleri okur, neşreder adamları var. Biz onların yardımına koşmamızla, omuzumuzdaki çok ehemmiyetli vazife zedelenir ve muhafazası lazım olan ve birer taifeye mahsus bir kısım esaslar ve alî hakîkatler kaybolmasına vesîle olur.

Mesela, hadisat-ı zamaniye bahanesiyle Vehhabîlik ve Melamîliğin bir nevine zemin ihzar etmek tarzında, bazı ruhsat-ı şer'iyeyi perde yapıp, eserler yazılmış. Risâle-i Nur, gerçi umûma teşmil sûretiyle değil, fakat her halde hakîkat-i İslamiyenin içinde cereyan edip gelen esas velayet ve esas takva ve esas azîmet ve essat-ı Sünnet-i Seniyye gibi ince fakat ehemmiyetli esaslan muhafaza etmek, bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zarûretle, hadisatın fetvalarıyla onlar terk edilmez.

Kastamonu Lahikası, s. 48-49.

Risale-i Nur'un mesleği, maddi manevi feragat mesleğidir.

 

Risale-i Nur'un mesleği maddî manevî feragat mesleğidir. Ben maddî ve manevî herşeyimi feda ettim, her musîbete katlandım. Her işkenceye sabrettim. Bu sayede hakîkat-i îmaniye her tarafa yayıldı. Bu sayede Nur mekteb-i irfanının yüz binlerce, belki de milyonlarca talebeleri yetişti. Artık bu yolda, hizmet-i îmaniyede onlar devam edeceklerdir. Ve benim maddî ve manevî herşeyden feragat mesleğimden ayrılmayacaklardır. Yalnız ve yalnız Allah rızası için çalışacaklardır. Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risale-i Nur'a sadakat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim.

Emirdağ Lâhikası-11, s. 80.

   
Senden Önce 108 ziyaretçi (191 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol