İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - 60
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©

Modern çağın günümüz insanına bıraktığı en önemli enkaz ağrı olsa gerek.Genel anlamı ile ağrı doku ve organlarımızda hissettiğimiz hoş olmayan duyumlardır diye kısaca tanımlanabilir. Yaşam süresince ağrı yada baş ağrısı çekmeyen insan yok gibidir. Bu nedenle de ağrı denildiğinde her insanda hoş olmayan bir “Acı” kavramı hatırlanır. Bu bazen sancıdır, bazen sıkışma, uyuşma, bazen de yanmadır. Ağrı algılaması ; nasıl bir tanımlama ile ifade ediliyorsa o şekilde kabul edilmelidir.

Tüm bu değişen tarifler ağrı olarak tanımlanır.Ağrı bir duyuya karşı hissedilen bir algılama iken acı daha geniş bir yelpazede hem duygusal hep zihinsel hem de psikolojik olaylar sonucu duyulan daha geniş bir yelpazede kabul edilebilecek nahoş bir duyudur.

Ağrı algılaması sinir zedelenmesinden kas ve tendon yaralanmasına iç organ hastalığından psikolojik travmalara kadar bir çok sebeple ilintili olabiliyor.Ağrıyı sinir uçlarındaki hassas algılayıcıların her hangi bir hasarı hissedip sinir sistemi yolunu kullanarak omurilik ve beynimizdeki hassas ağrı merkezleri vasıtası ile duyuyoruz.

Ağrı algılama merkezine gelen uyarılar kişiden kişiye değişmekle birlikte burada acı duyusu olarak bildiğimiz ağrı reaksiyonunu oluşturuyor.Her insanda farklı olan ağrı algılama eşiği nedeni ile aynı uyarı bir çok insanda farklı ağrı olarak algılanacaktır.Bazı insanın dayanamadığı bir ağrı yada acı duyusu başka bir insanda çok hafif bir ağrı hissi olarak duyulacaktır.Bir başkasında ise şiddetli bir ağrı olarak karşımıza çıkabilecektir.Bu durum ise yaratılış sırasındaki genetik kodlanmamızla alakalıdır.Ebeveynimiz akrabalarımız ve yaşadığımız çevre ağrıya karşı oluşturduğumuz tepkide ortak rollere sahiptir.

Ağrıyı meydana getiren çeşitli uyarıcıları algılayıp değerlendiren alıcı hücreler mevcut. Bu hücrelerin algıladığı ağrılar ince ve hassas teller ile beyne iletiliyor. Beynin orta kısımlarındaki kontrol merkezlerinde bu uyarılar değerlendirilir ve zaman kaybetmeden beyin kabuğundaki ilgili bölgelerde devreye sokularak ağrının kalitesi, şiddeti, yeri, ağrının ciddi olup olmadığı, ve vücudumuzun bu ağrıya karşı oluşturacağı tepki ya da tedbirler ayarlanır. Bütün bu işlemler saniyelerden daha kısa zaman dilimlerinde yapılmak zorundadır.

Vücudumuz ağrı algılaması ile de öncelikle kendini koruyacak sistemlerini devreye sokmaktadır.

Ağrı duyusunu kişinin hissetmesinde de farklılıklar vardır.Basit bir uyarıya zıplama refleksi ile cevap vermenin mantığında neler vardır?Burada hem mekanik hem de ruhsal faktörlerin rolü vardır.Yaralı bir cilt tabakası yada sinir ucu iltihabı gibi sebepleri öncelikli düşünmek gerekir.


Ağrı hissini duyamama yani analjezi ise daha farklı bir durumdur.Burada kişi ağrı ve acı hissini duyamaz.Sebep ise genellikle omur ilik ve beyindeki ağrı algılayıcı hücrelerle ilgilidir.


Buraya kadar kısaca özetlemeye çalıştığım ağrıya karşı korunmada yada tedavide ne gibi tedbirlerimiz olabilir.Modern hekimlik sanatının beklide en başarılı olduğu sağlık sorunlarından en önemlisi ağrılı hastalıklar olsa gerek.Günümüzde mikrobik hastalıklara karşı üretilen antibiyotikler ve ağrılı durumlara karşı üretilen analjezik diye isimlendirilen ağrı kesicilerle övünme hakkımız var.

Ne yazık ki her iki tedavi metodunu da yerinde uygulayamamanın bedelini de tüm insanlar olarak ödemekteyiz.

Baş ağrısı olsun sırt omuz boyun bel yada başka bir organımızda ağrı olsun yada her tarafımız kırık gibi ağrıyor olsun her ağrı aslında önemli bir uyarıcı olarak algılanmalı.Aynı zaman da her ağrıya yaklaşımınız doğru yön ve yolda olursa başarılı olma şansımızı ciddi oranda artırmış oluruz.


Algıladığımız hoş olmayan duyum bize ne ifade etmektedir.Öncelikli anlamamız gereken durum bu olsa gerek.Basit bir baş ağrısından migren ve gerilim ağrısına kadar algıladığımız her farklı ağrının tedavisinde ince nüanslar aynı zamanda yol haritamızı oluşturmalıdır.



Hastalarımızın bu durumlarda yaptığı belli başlı hataları kısaca hatırlayacak olursak:Ağrı şikayeti için seçtiği hekim uygun olmayabilir.Baş ağrısında bel ve boyun ağrısında yada eklem ve kas ağrısında nöroloji ve fizik tedavi uzmanı bir hekim yeterli olabilir.Çeşitli operasyonları gerektirebilecek örneğin kırık çıkık gibi durumlarda ise ortopedi uzmanından yardım alması gerekir.Ağrılı hastalıklara aslında multidisipliner yani birkaç koldan yaklaşmak başarı şansımızı daha da artırabilir.Çünkü farklı hekimlerin doğal olarak bakış gözlüğüde farklı oluyor.Çok sık gördüğümüz şekli ile örnekleyecek olursam baş ve boyun ağrısı ile hekime müracaat eden bir hastaya nöroloji uzmanı bir hekimin yaklaşımı ile fizik tedavi uzmanı bir hekimin yaklaşımı aynı olmamaktadır.


Bu farklı yaklaşım hastada ister istemez bir kaotik durum oluşturmakta.Benzer kavram kargaşalarını örnekleyerek sayıları artırmak pekala mümkün.


Bir başka hata ise hastanın seçilen tedavi ile ilgili tutumu.Burada tedavi ile kastedilen uygulamalar karşımıza çıkıyor.Bazı hasta ilacını veya seçilen ilaç dışı bir tedaviyi ağrısı dindikten sonra hemen bırakırken başka bir hasta değişik tedavi alternatifleri arasında sıkışarak neyin doğru neyin ise yanlış olduğu konusunda yeterli bilgilenmeye sahip olmadığı için yanlış yolda doğru sonuç arama gibi bir talihsizlikle karşı karşıya kalabiliyor.Bir başka ağrılı hasta ise uzman ve yetkili olmayan ağızlardan ve kulaktan dolma tedbirlerle ağrısını tedavi etmeye çalışabiliyor.

Doğrusu nedir? Kısaca aktarmak isterim.

En önemli husus seçtiğimiz hekimde isabet ettirelim.

Ağrı kesici olarak verilen ilaçlarımızı zamanında kullanmaya özen gösterelim.

Moral değerlerimizi yüksek tutarak tedavi olacağımıza inanalım.

Bol hareket ve eksersizle eklem kas ve dokularımızı canlı tutalım

İlaç dışı hekimlerimizin önerdiği tedavilerden yararlanalım.

Masaj ovma elle ağrılı noktaların hassaslığını azaltma gibi basit yöntemlerden yararlanalım.

Bitki çayları lapalar yada ağrıya karşı direncimizi artıran lahana yeşil yapraklı sebzelerden istifade etmeyi deneyelim.

Ruhsal ve psikolojik durumumuz ağrı algılamada önemli olduğundan bu yönden doktorlarımızın önerdikleri yardımlardan istifade edelim.

En az ilaçlar kadar yararlı olan akupunktur tens laser germe ve manüplatif yollardan yararlanmaya çalışalım.

Sabır inanç ve kararlılıkla tam iyileşinceye kadar şeçilen ve istifade edilen tedaviden yararlanmayı sürdürelim.

Şifa bulduğunuz tedavi yolu bazı hekimlerimiz tarafında uygun görülmesede siz yolunuza sonuna kadar devam edin.Çünkü modern çağımızda tedavide bilmediklerimiz hala bildiklerimizde daha fazladır.

Şifasını gördüğünüz ilaç dışı uygulamalarınızı hekiminizle paylaşarak onun onayını almayı ihmal etmeyiniz.


Hastalıklar insanlarımızda aynı zamanda bir acziyet meydana getirir.Acizlik insanları daha samimi olmaya

yöneltir.Samimiyet ise muhabbet ve bereket demektir.Bu psikolojide bir insanın dilden ve kalp yolu ile istekleri doğal olarak beynimizde bazı hormonların salgılanmasına sebebiyet vermektedir.Otonom sinir sistemi ve iç salgı bezlerimiz bu salgılanan maddeler ve hormonlardan olumlu etkilendiği ise yapılan çok yönlü çalışmalarla su yüzüne çıkmış…..Beynimizde ve zihnimizde meydana gelen bu biyokimyasal değişim doku ve organlarımız için umulmadık şifalara ağrılarımızın ise ciddi oranda azalmasına vesile olabilmektedir. Deneyin göreceksiniz…


Yazar: Uzm. Dr. Ali Akben
Kaynak: İtibar-Haber

   
Senden Önce 115 ziyaretçi (202 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol