İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - 85
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©
İki hücrenin birlikteliği ile hayat yolculuğuna başlayan insanoğlunun yaratılış evrelerinde akıl almaz mucizevi olaylar vardır.Bu iki hücrenin tesadüf olmayan karşılaşması ve çoğalmaya başlaması enteresan açılımları da beraberinde taşımaktadır.
İki hücreden akıl almaz bir hızla çoğalan bir kısım hücreler kemik yapımızı çatmaya başlarken başka bir gurup hücre ise kas sinir ve damar ağının bu sistemle entegrasyon oluşturmasında gecikmiyor. Anne karnında iki ay dolmadan bu süre tamamlanarak insan yaratığının minyatürü meydana gelmiş oluyor.

Ruh-beden-zihin üçlüsü ile daha dünyaya gelmeden anne rahminde bazı hastalıklarla da tanışabiliyoruz.İnsan bedenini meydana getiren organların hastalanması ve bunların tedavileri ile ilgili uğraşan biz hekimlerin karşılaştığı çeşitli zorluklar da yok değil.Bazen basit bazen ise daha karmaşık ve zor olan bir çok hastalıkla uğraşırken almış olduğumuz tıbbi bilgiler çoğu zaman yetersiz kalabilmekte …

Çağımızın hızlı gelişen ve ayak uydurmakta zorlandığımız teknolojisi bize bir çok olumlu imkanlar sunarken farkında olmadan da özellikle sağlığımızdan bir şeylerimizi götürmektedir.Öyle ki günümüz yoğun ve yorgun insanı bir düğmeye basarak her şeye hükmedebiliyorken sağlığını zindeliğini kazanmak için yaptığı maddi ve manevi uğraşılara rağmen arzu ettiği yaşam kalitesini bir türlü yakalayamaz hale gelmiştir..

Sağlık sektörü tüm dünyada önemsenen ve uğurunda milyarlarca paranın harcandığı bir alan olmasına rağmen hedeflenen iyilik halini yakalamada hala yaya olmaktan öteye geçememiştir.

Biz hekimler bu açmaz karşısında kendimize yeniden dönüş yapıp nerede neyi eksik bırakıyoruz sorusunun muhatabı olmak durumundayız.Gerçekten nerede eksiklik yapıyoruz?Niçin bizden talep edilen şifaya vesile olamıyoruz.?Bizden beklenen performansı yakalamak için neleri yapmamız gerekir? Bu soruları daha çoğaltabiliriz.Ancak amaç belli:

Dünyamızı ciddi olarak tehdit eden silah sektörüne ayrılan para ,ilaç ve sağlık sektörüne ayrılsa sonuç değişir mi? Bunca yıllık tecrubeme dayanarak değişir diyemiyorum. Çünkü sağlık ve ilaç sektörünün tröstlerinin cirit attığı ülkemizin batısındaki devletlerde sağlık ile ilgili sıkıntılar bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin sıkıntılarından pek gerilerde değil.

Bunu nerden anlıyoruz.Yapılan bilimsel çalışmalar bize şu sonucu veriyor.İnsan et ve kemik ötesinde bazı özelliklerle yaratılmıştır.Biz aynı hastalığın farklı insanlar üzerinde tezahürünü ve tedaviye cevabını farklı bulmaya alışkın hekimleriz.Aynı ilaç bir hastada tedaviye yardım ederken başka bir hastada sonuç vermemekte hatta ölümlere sebep bile olabilmekte….Bu örnekleri artırmak mümkün...

Bizleri yoktan var eden yüce rabbimiz yaratma gücü gibi şifa gücüne sahip olduğunu bizlere aktarıyor . Ölümden başka tüm dertlerin devasını yarattığını da müjdeliyor. Bu gerçeğe göre şifayı ararken biraz da bu alandan bir bakış açısı ile istifade etmeliyiz diye düşünüyorum.Modern batı tıbbıda zaten zorunlu olarak bu yöne doğru kaymak durumu ile yüz yüze.

Bilim araştırmayı sorgulamayı aklı kullanmayı ve karamsar olmamayı bize düstur olarak öğrettiğine göre çare ve çözüm için manevi dinamiklerimizi harekete geçirmemizin faydalarından da istifade etmemiz gerekiyor.

Şunu çok iyi biliyoruz..Her türlü hastalığın tedavisinde hekim hasta diyalogu önemli.Hastanın doktora ve tedaviye inanması da önemli…doktorun hastanın iyileşebileceği ile ilgili yapacağı olumlu telkinlerde önemli.Bu üç şey tedavi olma ve şifa bulmada gerçekten önemli…Günümüzde milyarlarca dolarlık yatırımlarla keşfedilip üretilen ilaçlardan ve alternatif tedavilerden daha önemli.. bu üç şey…

Bu üç şey aynı zamanda kendi içlerimizde bulunan şifa gücünü keşfedip kullanmamızın da anahtarı.Halk arasında söylendiği gibi şifayı yüreğinde arama sözü; Bu gerçekten yola çıkarak söylenmiş olsa gerek.

İstemek yardım talep etmek anlamına gelen dua bize hangi kapıları açıyor kısaca bir göz atalım ; Dua ile en başta bizi yaratan ve bize şifayı vaad edenle bir buluşma gerçekleştiriyoruz.Riyanın maddi çıkarın olmadığı samimi ve yalın bir buluşma bu…

Hastalıklar insanlarımızda aynı zamanda bir acziyet meydana getirir.Acizlik insanları daha samimi olmaya yöneltir.Samimiyet ise muhabbet ve bereket demektir.Bu psikolojide bir insanın dilden ve kalp yolu ile istekleri doğal olarak beynimizde bazı hormonların salgılanmasına sebebiyet vermektedir.Otonom sinir sistemi ve iç salgı bezlerimiz bu salgılanan maddeler ve hormonlardan olumlu etkilendiği ise yapılan çok yönlü çalışmalarla su yüzüne çıkmış…..Beynimizde ve zihnimizde meydana gelen bu biyokimyasal değişim doku ve organlarımız için umulmadık şifalara vesile olabilmektedir.

İnsan ruhunun hasta olmayacağına yönelik bilgilerimizle bugünkü halimize baktığımızda ise çoğu yakınmalarımızın sebebinin zihnimizdeki engin dehlizlerde olabileceği gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz..

Dua sözlü olarak yapılabildiği gibi sebeplere sarılarak ta yapılabilir.Hasta bir insanın hekim araması hastalığının teşhisinde bazı tetkiklere müracaat etmesi hatta hastalığının şifası için çeşitli ilaçlar bitkiler ve perhizler yapması bütün bunları biz dua kapsamında değerlendirmeliyiz…

Bilinçli olmayarak sıklıkla işimizin Allah ‘a kaldığını söyler dururuz.Aslında işimizin ona kalması aynı zamanda vuslata da ermemiz demek olduğunu ise sıklıkla göz ardı eder ve bu sözü genellikle çaresizlik durumlarında telaffuz ederiz.

İşimizin yüce Mevlaya kalması aynı zamanda aciz kalmaya başlayıp onun himmetinden yardım şansını elde edebileceğimiz bir döneme de girmemize zemin hazırladığını ise pek aklımıza getirmeyiz.

Yüce yaratıcımız bana yaklaş yani dua et bende sana yaklaşayım ve sana yardım edeyim diyerek zor anlarımızın o çekilmez uzayan dakikalarında bizimle olmak ister.Hastalık acı ızdırap ve keder insanların zor olarak kabul ettikleri anları zamanlarıdır.Bu zamanlarımızda Allahımıza yaklaşmamız moralleri yükselttiği için bağışıklık sistemimizi güçlendirerek hastalıklarla olan savaşta galip gelmemiz mümkün olacaktır.

Duanın etkisi sadece bununla sınırlıda değildir.Dua ile kendimizle barışık hale geliyor yaşama arzumuzu artırıyor ölümle olan ebedi savaşımızda birkaç kale daha fethetmemize zemin de hazırlamış oluyoruz.

Samimi bir duruş ile Yaratanla baş başa kalma olarak tanımlayabileceğim dua ile sadece sağlığımızı kazanmıyoruz. Kendimizle ve rabbimizin yarattığı evrendeki tüm nesnelerle barışık zinde formda mutlu umutlu ağrılardan ve stresten uzaklarda yaşayabiliriz.

Bugünkü bilgilerimizle çözmekte zorlandığımız ve tedavide henüz istenen başarıları yakalayamadığımız ölümcül bir çok hastalıkta duyduğumuz başarı hikayelerinin altında hep bu gerçekliliğin yattığını biliyoruz.Hastalıkları yenme hikayeleri ile ilgili Türkçemize de tercume edilen batı ve uzak doğu kaynaklı yaşam hikayelerinin altında hep bu iksirli formülün yattığını görmemiz bizleri yaratanımıza biraz daha yakınlaştırmalıdır .

Hastalıklar gelmeden sağlığımızın kıymetini bilmemiz nasıl elzemse çeşitli musibetler ve çaresiz hastalıklar kapımızı çalmadan da bizlere şah damarımızdan da yakın olan mevlamızla buluşmalı onunla halleşmeli ve onun düsturları doğrultusunda yaşamaya çalışmalıyız diyorum …Sağlık mutluluk dileklerimle…

Yazar: Uzm. Dr. Ali AKBEN
Kaynak: İtibar-Haber
   
Senden Önce 14 ziyaretçi (74 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol