İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - 90
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©
Çocuklarına Kur’ân-ı Kerim’i okumayı öğretmek, anne-babanın en başta gelen vazifelerindendir. Bu aynı zamanda anne-babanın da lehine olan bir durumdur. Çünkü Ebû Hureyre (R.A.)’den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

Dünyada çocuğuna Kur’ân-ı Kerim’i öğreten kimseye, kıyamet günü cennette bir taç giydirilir ki, cennet ehli onu, bu taç ile, bu şahıs çocuğuna dünyada Kur’ân-ı Kerim’i öğreten kimse diye tanıyacaklardır” buyurdu. (Heysemi, Mecmeü’z-Zevaid, 7/166, Taberani, El-Mu’cemü’l-Evsat, 1/100, No: 96)Enes b. Malik (R.A.)’den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

Çocuğuna Kur’ân-ı Kerim’i yüzüne okumayı öğreten kimsenin geçmiş ve gelecek günahı mağfiret edilir. Çocuğunu hafız yapan kimseyi de Cenâb-ı Hakk, kıyamet gününde ayın ondördü gibi parlak bir surette diriltir. Çocuğuna: “Oku” denilecek. Çocuğu bir ayet okudukça ALLAH Teâlâ da babasının makamını bir derece yükseltir. Bu durum ezberlediği Kur’ân-ı Kerim’i sonuna kadar okuyuncaya devam eder” buyurdu. Heysemi, Mecmeü’z-Zevaid, 7/165-166, Taberani, El-Mu’cemü’l-Evsat, 2/557, No: 1956

Sehl b. Muaz el-Cühenî’nin babası Muaz (R.A.)’den rivayet ettiği diğer bir hadis-i şerifte de Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

Kur’ân-ı Kerim’i okuyan ve hükümleriyle amel edenin anne ve babasına kıyamet günü bir taç giydirilir ki, bu tacın ışığı -güneşi evlerimizin içinde farzetseniz- dünya evlerindeki güneş ışığından daha güzeldir. O halde Kur’ân-ı Kerim’i bizzat öğrenen hakkında ne düşünürsünüz? Onun sevabını da siz takdir ediniz” buyurdu. (Ebu Davud, Vitr: 14, Ahmed b. Hanbel, 3/440, Hakim, Müstedrek, 1/567)

Evet, işte Kur’ân-ı Kerim’i bu şekilde okuyup gereğince amel edenlerin ana ve babalarına, çocuklarına bu güzel hasleti kazandırmalarına bir mükafat olarak kıyamet günü bir taç giydirilecektir. Hadis-i şerifteki Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin ifadesine göre bu taç çok parlak olacaktır. Efendimiz (S.A.V.) bu parlaklığı şu şekilde temsil buyurmuştur: Şayet güneş gökyüzünde değil de bir evin içinde olsa, bu tacın ışığı güneşin o eve vereceği ışıktan daha güzel, daha aydınlık olacaktır. Taçlar genellikle zümrüt, yakut v.s. gibi mücevherlerle süslü olacağı için Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bu benzetmeyi yaparken “Daha parlak, daha aydınlık veya daha nurlu” gibi ifadeler kullanmamıştır. “Daha güzel” sözünü tercih buyurmuştur.

Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Kur’ân-ı Kerim’i okuyup içindekilerle amel edenin ana-babasına verilecek mükafatı beyan etmekle birlikte, bizzat okuyanın kendisine verilecek mükafatı açıkça ortaya koymamış, sadece, “Bu işi yapanın kendisi hakkında ne düşünürsünüz? Onun mükafatını da siz takdir edin” buyurmakla iktifa etmiştir. Bu ifade Kur’ân-ı Kerim’i okuyup, Kur’ân-ı Kerim’le amel edene verilecek mükafaatın üstünlüğünü ifade yönünden, mükafaatı ismen söylemekten çok daha beliğdir.

Kur’ân-ı Kerim, İslâmî hayatın temel kaynağı olarak inanan insanlara bir takım sorumluluk ve görevler yüklemektedir. O’nun bize yüklediği temel görevleri beş madde hâlinde hülâsa etmek mümkündür:

1- Kur’ân-ı Kerim’in Hakk katından gelmiş ilâhi bir kelâm olduğuna inanmak: Müslümanların Kur’ân-ı Kerim’e karşı en temel görevi budur. Diğerleri hep bunun üzerine kurulmuş hususlardır. Bu inanç olmadan Kur’ân-ı Kerim’e bakışımızın, Kur’ân-ı Kerim’in istediği ölçüde olması mümkün değildir.

2- Kur’ân-ı Kerim’in lâfzını tanımak ve okumak: Kur’ân-ı Kerim, okunuşuyla insanları ibadet sevabına ulaştıran bir kitaptır. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerim bağlısının, Kur’ân-ı Kerim’le tanışarak O’nu lâfzıyla okuyabilecek bir konuma gelmesi beklenir. Kulu ALLAH’a en çok yaklaştıran ibadetlerden biri namazdır. ALLAH Resûlünün gözümün nuru diye övdüğü (Nesâi, Nisa:1, A.b.Hanbel, 3/128-129) namazın temel rükunlarından biri kıraat; yani Kur’ân-ı Kerim okumaktır. Mazerete mebni diğer farzlar düşse bile sağırların dışında namazda Kur’ân-ı Kerim okuma görevi, hiç kimseden düşmez. Bu durum, bu farzın önemini gösterir.

3- Kur’ân-ı Kerim’in mânâsını ve mesajını anlamaya çalışmak Kur’ân-ı Kerim’le tanışan; O’nu orijinal harfleriyle okumayı öğrenen bir Müslümanın O’nun ilâhi nasihatlarını ve öğütlerini de anlayıp öğrenmesi gerekir. Çünkü Kur’ân-ı Kerim anlaşılsın; tebligatı bilinsin diye indirilmiştir.

Hattâ Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin üsve-i hasene ve tebliğci olarak en büyük fonksiyonu Kur’ân-ı Kerim’in daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Nitekim şu âyet-i kerime bu konuya işâret etmektedir.

Ve sana da Kur’ân-ı Kerim’i indirdik ki insanlara, kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın ve onlar da düşünüp öğüt alsınlar. Belki düşünürler.” (Nahl Sûresi: 44)

Kur’ân-ı Kerim’i anlamak için tefsirini okumak, sünnetteki uygulamalarını görmek ve İslâmî tatbîkattan haberdar olmak gerekir. Mushafı okumak, meâlini mütâlaa ve ardından tefsir ve sünnet bilgisi bu işin en kestirme yoludur.

Hz. Osman (R.A)’nun şu sözü Kur’ân-ı Kerim ile olan ilgiyi teşvik etmektedir. “Seven sevgilisinin kelâmından doymaz.” Kur’ân-ı Kerim, sevgiliden gelen bir mektupsa O’nu okumak kadar anlamak, anlamak kadar istenileni yapmak da önemlidir. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerim’i anladıktan sonra üzerimize düşen, emredilene uymak; yâni onu yaşamaktır.

4- Kur’ân-ı Kerim’in emir ve tavsiyeleri istikametinde Müslümanca yaşamak: Kur’ân-ı Kerim’in insanlar için kurmayı hedeflediği güzel dünyanın model insanı Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizdir. Kur’ân-ı Kerim nizâmını, O’nun uyguladığı üslup ile rahmet ve şefkat unsurlarıyla yaşamak gerekir. Kur’ân-ı Kerim:

Ve muhakkak Sen, elbette yüce bir ahlâk üzeresin” (Kalem (Nûn) Sûresi: 4) âyet-i kerimesiyle O’nun ahlâkını övdüğü gibi, Hz. Aişe (R.Anha) validemiz kendisine O’nun ahlâkını soranlara:

O’nun ahlâkı Kur’ân-ı Kerim’di” (Müslim; Müsafirun: 139, A.b.Hanbel, 6/216 No:25286) sözüyle, O’nun canlı Kur’ân-ı Kerim olduğunu anlatmak istemiştir. ALLAH Teâlâ, O’nun uygulamalarının model olduğunu, dolayısıyla emir ve yasaklarına uyulması gerektiğini vurgulamaktadır:

Peygamber size ne verirse onu alın; size neyi yasakladıysa ondan da sakının, geri durun.” (Haşr Sûresi:7)

Kur’an-ı Kerim, bu model ile uygulanarak ahkâmı hayata geçirilecektir. Çünkü Mâide Sûresinde, 44, 45 ve 47. âyet-i kerimelerde: “ALLAH’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfir, zâlim ve fâsık” olarak nitelenmektedir. Kur’an ne ölü kitaptır, ne de ölüler kitabı. O dipdiri, mesajları ile bir hayat kitabıdır. Nitekim merhum Akif:

“Ya açar Nazm-ı Celîl’in, bakarız yaprağına

Yahud üfler geçeriz bir ölünün toprağına

İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için” (Safahat, 155, İkinci kitab.)

İfadeleriyle bu gerçeği anlatır.

Kur’an-ı Kerim bir deryâdır; herkes O’ndan elindeki kap kadar istifâde eder. Kur’an-ı Kerm bir güneştir; her toprak O’ndan kabiliyeti ölçüsünde yararlanır.

5- Kur’an-ı Kerim’in mesajını insanlık alemine duyurmak.

İnanan insanların Kur’ân-ı Kerim’e karşı en önemli görevlerinden biri de insanlığı, O’nun gerçekleriyle tanıştırmaktır. Kur’ân-ı Kerim’in korunması, aslında ALLAH’ın teminat altına aldığı bir husustur. Ancak O’nun mesajının insanlığa ulaştırılması insâni bir görevdir. ALLAH Teâlâ bu görevi öncelikle Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin omuzlarına yüklemiştir.

Biz sana bu kitabı, hakkında ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıkça anlatman için ve iman edecek bir topluma da doğru yol rehberi ve rahmet olarak indirdik.” (Nahl Sûresi: 64)

Yazar: Mehmet Talu HocaEfendi
Kaynak: İtibar-Haber
   
Senden Önce 9 ziyaretçi (14 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol