İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - 93
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©
Soru: İstanbul’un fethi ile ilgili hadis-i şerif var mıdır? Kaynağını yazar mısınız?

Cevab: Bismillâhirrâhmânirrâhim.

Milletimizin şeref ve zaferlerle süslü muhteşem tarihi içindeki en büyük zaferlerden birisi de: Hiç şüphe yok ki 29 Mayıs 1453 yılında gerçekleştirilen İstanbul’un fethidir. Binaenaleyh, biz bugün İstanbul’un fethinin 555. yıl dönümünü idrak etmenin mutluluğu içerisindeyiz.

29 Mayıs 1453, Türk ve dünya tarihinin son derece önemli bir dönüm noktasıdır. Bin yıla yakın bir geçmişi bulunan ve fakat çürüyüp-dağılmış, bozulup-kokuşmuş, maddi ve manevi bir ahlaksızlığın batağında çırpınmakta olan Bizans İmparatorluğu bu tarihte bir daha dirilmemek üzere can vermiştir. Bu bakımdan İstanbul’un fethi; sadece bir ilin, bir beldenin fethi değil; tarihe damgasını vuran, çağ değiştiren önemli bir hadisedir. İstanbul’un fethinde sadece iki ordu değil, ayrı iki dünya çarpışmıştı.
Bu mücâdele âdeta, Hakk ile bâtılın, aydınlık ile karanlığın mücadelesi idi. Bu zafer, Ortaçağ’ın karanlıkları üzerinde doğan bir adalet ve insanlık güneşi olmuştur. Bu tarihten itibaren yeni bir çağ açılmış, bin yıllık bir geçmişi bulunan Bizans İmparatorluğu tarihe karışmıştır.

Bizans’ın paslı mıhını sökme şeref ve fazileti ise ALLAH sevgilisi, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in: “Ne güzel komutan! Ne güzel asker” diye müjdelediği, “Fatih Sultan Mehmet” ve “Osmanlı askerine” aittir. İstanbul gibi dünyanın gözbebeği ve can damarı sayılan bir şehrin fethedilmesini yüce ALLAH, Fatih Sultan Mehmed’e ve O’nun askerlerine nasip etmiştir.

Babası Sultan II. Murad’ın vasiyeti üzerine kendisine düşen en büyük görevin İstanbul’u fethetmek olduğunu kabul eden Fatih, henüz 21 yaşında bir genç iken bu büyük emeli gerçekleştirmiş, o güne kadar görülmemiş büyüklükte toplar icad ederek, karalardan gemiler yürütmek pahasına yenilmez bir iman ve azimle Bizans’ı fethetmiştir.

Fatih Sultan Mehmet ve askerlerinin en büyük gayesi Hz. Peygamber (S.A.V.) Eefendimizin övdüğü kimselerden olmaktı. Gerçekten: Bişr el-Ganevî (R.A.),1 babasından yaptığı rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz :

Kostantiniyye (İstanbul) elbette feth edilecektir. O’nu feth eden kumandan, ne güzel kumandandır! Onu fetheden asker ne güzel askerdir!”2 buyurmuşlardır.

Bu hadis-i şerif, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin mucizelerinden bir mucizedir. İstanbul, asr-ı saadette Kostantiniyye ismi ile bilindiği için, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de hadis-i şeriflerinde bu isimle anmışlardır.

Bu büyük müjde, sahabeleri de heyecanlandırmış, İstanbul seferinde bulunmayı arzu etmişlerdi. Bu yüzden, 668 yılında Emevilerin yaptığı İstanbul seferine pek çok sahabe katılmıştı. Emeviler, bu kuşatmada İstanbul’u alamadılar ama, başta Ebû Eyyûb el-Ensarî (R.A.) olmak üzere, İstanbul önlerinde sahabelerden 400 kadar şehit bıraktılar. Onlar öncülerdi. Yani İstanbul’un manevî fatihleri...

Özellikle, ALLAH Resûlü (S.A.V.)’in sancaktarı ve yüce Resul (S.A.V.)i yedi ay evinde misafir eden 96 yaşındaki Ebû Eyyûb el-Ensarî (R.A.)’nun İstanbul önlerinde şehit düşmesi, sahabedeki fetih özlemini göstermesi bakımından oldukça anlamlıdır.

Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in bu hadis-i şeriflerinde övülen kişiler olabilmek için; ilki Hz. Osman (R.A.)nun hilafeti zamanında, Şam Valisi bulunan Hz. Muaviye (R.A.) tarafından olmak üzere, Hicri 32. senesinden itibaren pek çok İslâm komutanı ve İslâm ordusu İstanbul’u defalarca, tam 29 kerre kuşatmıştır. Fakat, İstanbul’u fethetmek, askeri dehası bugün de herkesçe kabul edilen 21 yaşındaki Fatih Sultan Mehmed’e nasip olmuştur.

Bir de Fetih Hadis-i şerifinde verilen mesaja temas etmek istiyorum. Fakat önce peygamberî bir uygulamadan söz etmemiz uygun olacaktır. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, başlangıçtan beri ashâb-ı kiram bunaldıkça, gelecek parlak günleri ve İslâm hâkimiyetini haber vererek onları, hem teselli etmiş, hem de tam bir dayanıklılık göstermeleri noktasında eğitmiştir. Meselâ; Habbab b. Eret (R.A.) şöyle demiştir: İslâm’ın ilk günlerinde Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, Ka’be’nin gölgesinde kaftanını yastık yaparak dayandığı bir sırada kendisine Kureyş müşriklerinin işkencelerinden şikâyet ettik:

Yâ Resûlellah! Bizim için ALLAH’tan zafer dileyemez misin? Bunların zulmünden kurtulmamız için ALLAH’a duâ edemez misin? dedik. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz yüzü öfkeden kıpkırmızı olduğu halde hemen oturdu ve şöyle buyurdu:

Sizden önceki ümmetler içinde öyle (mazlum) kişi bulunmuştur ki, müşrikler tarafından onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi bu çukura (başı meydanda kalarak) gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, başı üstüne konulur, ikiye bölünürdü de (bu işkence) o mü’mini dîninden döndüremezdi. (Bir başkasının da) demir taraklarla etinin altındaki kemiği ve siniri taranırdı da bu işkence o mü’mini dîninden çeviremezdi. ALLAH’a yemîn ederim ki, şu İslâm Dîni’ni muhakkak surette kemâle erdirecektir. Öyle bir derecede ki, bir süvari (yalnız başına) San’â’dan Hadramevt’e kadar (selâmetle) gidecek, ALLAH’tan başka hiçbir şeyden korkmayacak yâhud koyun sahibi yolcu, koyunu üzerine kurt saldırmasından korkacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz!” (Bak. Buhari, Menâkıb: 25; Menakibu’l-ensar:28, İkrah: 1; Ebû Dâvûd, cihad: 97; Ahmed b. Hanbel. 5/109.)

Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in yemîn ile ve en kuvvetli te’kîd edâtlarıyle sağlayarak haber verdiği bu kudret ve hâkimiyet, daha kendisi hayatta iken, ilk çeyrek asır içinde gerçekleşmiş ve müslümânlığın adalet nuru Arab Yarımadası’nın en karanlık yerlerine kadar girmiştir. Bu ise hiç şübhesiz hârika ve büyük bir mu’cizedir.

Medine döneminde de Hendek Harbi öncesinde müslümanlar, büyük bir gayret ve fedakarlıkla Medineyi savunmak için hendek kazmaya çalışırken, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz kendilerine Yemen, Kisrâ ve Kayser’in saraylarının ve nüfuz bölgelerinin müslümanların eline geçeceğini müjdelemiştir.4 Bu müjdeler, müslümanlara içinde bulundukları sıkıntıları atlatacaklarını, yani bir anlamda zaferi önceden haber vermektir. Asla kuru bir cesaretlendirme taktiği değildir. Çünkü Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz hiç kimseyi aldatmaz. O’nun verdiği haberler, mutlaka doğrudur, öylece tahakkuk eder ve etmiştir. Tarih, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in verdiği hiç bir haberde yanıldığını tesbit edebilmiş değildir.

Kaynak: İtibar-Haber
Yazar: Mehmet TALU HocaEfendi

 

   
Senden Önce 111 ziyaretçi (193 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol