İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - Ahmed Siranli
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©

Son devir Osmanlı ulemasındandır. II. Abdülhamit, İttihat Terakki ve Cumhuriyet dönemlerini görüp yaşamıştır. Uzun yıllar ilmi faaliyetlerde bulunmuş ve muhtelif medreselerde ders vermiştir. Şeyhülislam aleyhine yazdığı makalesi başına iş açmış, para ve hapis cezasına çarptırıldığı gibi maaşı da kesilmiştir. Üyeleri arasında Bediüzzaman Said Nursi’nin de bulunduğu Darü’l-Hikmet-i İslamiye’de önce katip olarak görev yapmış ve daha sonra da üyeliğe atanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında da görev almış, ancak medreselerin ve daha sonra görev yapığı imam hatiplerin kapatılmasından sonra eğitim-öğretim hayatından çekilmiş, bir süre yayıncılık yapmıştır.

Memleketine atfen Şiranî lakabıyla anılıp tanınmıştır. Risale-i Nur’da ismi iki yerde zikredilmekte (Emirdağ Lahikası s. 144, Kastamonu Lahikası, s. 152). Birinde Ahmed Şirvanî olarak geçmekte ise de bu sehven yazılmış olup, Şiranî olması gerekmektedir. Kendisinin de aralarında bulunduğu bazı İstanbul ulemasının Risale-i Nur hakkındaki takdir ve hüsnüniyetlerine yer verilmekte, bu zatların hatırı için İstanbul hocalarıyla dost olunduğuna işaret edilmektedir.

Ziraatle uğraşan Mahmut Ağanın oğlu olan Ahmed’in doğum tarihi Hicri 1297 olarak gösterilmektedir. Buna göre 1879 veya 1880 yılında Gümüşhane’nin Şiran kazasına bağlı Karaca köyünde doğdu. Medresede eğitim gördü ve Hicri 1327 (1909) senesinde mezun olup, icazet aldı. Bu arada mezuniyetinden bir yıl evvel girdiği imtihanı kazanarak daha üst derecede bulunan Medresetü’l-Kuzât adı verilen ve kadı yetiştirilmek üzere açılmış bulunan okula dahil oldu.

Ahmed Şiranlı, daha önce bitirmiş olduğu medrese eğitiminden sonra kadılık eğitimi veren medresede eğitimini sürdürdü. Hicri 1331 (1912-1913) yılında Fatih Camiinde ders vermeye başladı. Hicri 1332 (1914) tarihinde Medresetü’l-Kuzat’tan iyi derece ile mezun oldu. Böylece medrese eğitimini tamamlamış oldu.

Kadılık eğitimini sürdürürken 27 Eylül 1912 yılında, maaşı 400 kuruşa kadar yükseldi. Bir süre sonra kaleme aldığı bir yazısı sıkıntıya düşmesine sebep oldu. Şeyhülislam hakkında yazdığı ve “Mersiye-i Medaris” başlığını taşıyan eleştirel yazı üzerine takibata uğradı. Görevlendirme ve işten çıkarmalarla ilgi uygulamalara yönelik olarak getirdiği eleştirilerle, kanunlara karşı hareket ettiği, talebeleri de buna teşvik edici yazılara yer verdiği ve bunu neşir yoluyla yaptığı gerekçesiyle Divan-ı Harb-i Örfi’nin 20 Ocak 1916 tarihli oturumunda bir sene hapis ve 25 lira para cezasına çarptırıldı.

Para ve hapis cezasına çarptırılan Ahmed Şiranlı’nın, ulema sınıfına uymayan hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle maaşı da kesildi. Yaklaşık iki yıl süren bu durum sona erdirildi ve tekrar kendisine maaş bağlandı.

Ahmed Şiranlı, 5 Ağustos 1918 tarihinde Darü’l-Hikmet-i İslamiye Birinci Sınıf katipliğine getirildi. 28 Ocak 1919 tarihinde de, Darü’l-Hikmet-i İslamiye azalarının makale ve yazılarının neşredildiği “Ceride-i İlmiye”nin müdürlüğüne tayin edildi. Ancak bu görevi kısa sürdü ve 9 Nisan 1919 tarihinde istifa etti.

1 Eylül 1919 tarihinde yüksek öğrenimin görüldüğü Sahn Medresesi fıkıh müderrisliğine atandı. Bu görevden evvel medrese eğitimlerinin üç kademesinden birinci kademesini teşkil eden ve “İbtidai Hariç” olarak adlandırılan birimde de müderrislik yaptı.

Ahmed Şiranlı, 5 Ekim 1922 tarihinde daha önce katipliğinde bulunduğu Darü’l-Hikmet-i İslamiye üyeliğine tayin edildi. Bir süre sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılması üzerine, bazı memurlar gibi kendisi de açıkta kaldı.

Yeni hükümet tarafından teşkil ettirilen Umur-u Şer’iye ve Evkaf Vekaleti tarafından 14 Şubat 1923 tarihinde, dini hizmetlerde istihdam edilen vaiz, imam vb. görevlilerin yetiştirilmesi maksadıyla teşekkül ettirilen Medresetü’l-İrşad müdürlüğüne tayin edildi. Ancak 3 Mart 1924 tarihinde medreselerin ortadan kaldırılması üzerine ikinci kez açıkta kaldı.

Ahmed Şiranlı, 1 Ekim 1925’te Konya’da bulunan İmam Hatip Okuluna müdür ve aynı zamanda öğretmen olarak tayin edildi. Bu okul da 1 Eylül 1926 yılında kapatıldı. Bu tarihten sonra eğitim ve öğretim ile alakası kesildi.

Bir süre yayıncılık faaliyetinde de bulunan Ahmed Şiranlı, Medrese İtikatları, Hayrü’l-Kelam ve İ’tisam adlarını taşıyan üç ayrı dergi neşretti. İstiklal Mahkemelerinde de yargılanıp aklanan alim, 1942 yılında vefat etti.

Ömrünün büyük bir kısmını eğitim ve öğretimle geçiren Ahmed Şiranlı ile Bediüzzaman arasındaki yakın ilgi ve alaka özellikle Darü’l-Hikmet-i İslamiye’de bulunmalarıyla pekişmiş ve bu yakınlık daha sonra da devam etmiştir.

Risale-i Nur’un neşriyle birlikte herkesten ziyade bu eserlere sarılmaları beklenen medrese mensuplarından bazılarının aleyhte bulunmalarının sebebini irdeleyen Bediüzzaman, bunların önemli bir kısmının resmi vazifeyi kabul edenler olduğunu müşahede etmiştir. Bunun önemli bir sebebi de resmi görevlerde bulunan bazı hocaların kışkırtılması ve aleyhteki şiddetli propaganda olmuştur. Bu menfi harekete rağmen İstanbul alimlerini öven Bediüzzaman, bunların diğerleri gibi Risale-i Nur’a ilişmediklerine yer vermektedir.

“Merhum Fetva Emini Ali Rıza ve merhum Ahmed Şirani ve merhum Şevket Efendi ve merhum Mehmed Âkif gibi insaflı, Risale-i Nur'u fevkalâde takdir ve tahsin eden o muhterem ve merhum zatların hatırı için, biz İstanbul hocalarına dostuz, onlardan gücenmeyiz. İnşaallah, bir zaman Yirminci Lem'a-i İhlâs kendini onlara okutturacak, o eski dostları da yeni dostlar yapacak.” (Emirdağ Lahikası, 1997, s. 144)

Risale-i Nur’un yayılmasına engel olunmasına karşılık ciddi alakanın olduğuna işaret eden Bediüzzaman, özellikle İstanbul’daki müspet havaya işaret etmektedir. “İstanbul âfâkından yüksek ulemanın eski fetva Emini Ali Rıza, Ahmed Şirvanî (Şiranî) ve parlak vaizlerden Şemsi gibi zatlar, Risale-i Nur'la ciddî ve takdirkârâne münasebettar olmaya…” başladıklarını haber vermektedir. (Kastamonu Lahikası, 1997, s. 152)

 

Kaynak: Risale-i Nur Enstitüsü

Başa Dön

 
   
Senden Önce 521311 ziyaretçi (1314484 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol