İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - ahirzaman 301
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©

Tarih boyunca pek çok insan dağların heybetli yapılarını, yıldızların ve Güneş'in büyüklüklerini kendi ilkel anlayışlarına göre yorumlamış; evrenin sonsuza kadar var olacağını zannetmişlerdir. Bu inanış çok tanrılı ve maddeci Yunan felsefelerinin, Sümer ve Mısır dinlerinin bel kemiğini oluşturmuştur.

Böyle bir inanca sahip insanların büyük bir yanılgı içinde oldukları bizlere Kuran'da bildirilmiştir. Allah'ın Kuran'da verdiği haberlerden biri evrenin yaratıldığı ve bir sonunun olduğu gerçeğidir. Tüm insanlar ve canlılar gibi evrenin de bir ölümü vardır. Milyarlarca senedir işleyen kusursuz düzen herşeyi yaratan Rabbimizin eseridir ve bu düzen O'nun emriyle ve O'nun belirlediği bir zamanda görkemli bir şekilde son bulacaktır.

Kainatın, mikroorganizmalardan insanlara kadar içindeki tüm canlılar, yıldızlar ve galaksilerle birlikte ortadan kaldırılacağı zaman ayetlerde "saat" olarak ifade edilir. Bu "saat" herhangi bir saat değildir; Kuran'da "kıyamet vakti" anlamında kullanılan belirli ve özel bir saattir.

Kuran'da "kıyamet saati"nin geleceği haberinin yanı sıra, o zaman yaşanacak olaylar da tüm aşamalarıyla ayrıntılı olarak tasvir edilmiştir: "Gök yarılıp-parçalandığı zaman", "Denizler tutuşturulduğu zaman", "Dağlar kökünden sökülüp savrulduğu zaman", "Güneş köreltildiği zaman"… İnsanların bu dehşet verici felaket karşısındaki korkuları, panikleri ve şaşkınlıkları da ayetlerde detaylı olarak anlatılmış, kaçacak veya saklanacak herhangi bir yer bulamayacakları vurgulanmıştır. Bunlardan çıkaracağımız sonuç, hiç şüphesiz kıyametin kainatın tarihinde benzeri yaşanmayan çok büyük bir felaket olacağıdır. Kıyamet günü hakkındaki detaylı çalışmalarımız "Kıyamet Günü" ve "Ölüm Kıyamet Cehennem" adlı kitaplarımızda bulunmaktadır. Bu site ise kıyametin yaklaşmasına doğru gerçekleşeceği bildirilen olayları konu almaktadır.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki kainatı bekleyen kaçınılmaz sonun, her dönemde merak uyandıran bir konu olduğu ayetlerde haber verilmektedir. Ayetlerde, insanların Peygamberimiz (sav)'e kıyamet saatinin ne zaman geleceğini sorduğunu Allah şöyle bildirmektedir:

Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar. (Araf Suresi, 187)

"O ne zaman demir atacak?" diye sana kıyamet-saatini soruyorlar. (Naziat Suresi, 42)

Peygamberimiz (sav)'e bu soruya "Onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır." (Araf Suresi, 187) şeklinde cevap vermesini Allah emretmiş, böylece kıyametin zamanını sadece Kendisinin bildiğini ifade etmiştir. Bu ayetten, kıyametin ne zaman gerçekleşeceğinin bilgisinin insanlardan saklandığı anlaşılmaktadır.

Kuşkusuz sonsuz ilim sahibi olan Rabbimizin kıyamet saatini gizli tutmasının hikmetleri vardır. Örneğin böylece her yüzyılda yaşayan insanların "kıyamet-saatinden içleri titremekte olanlar" (Enbiya Suresi, 49) gibi hareket etmeleri istenmektedir. Yine insanların, kıyamet gününün azabı ve dehşeti apansız gelmeden önce, Allah'ın azametini ve sınırsız kudretini düşünmeleri ve O'nun dışında sığınılacak bir yer olmadığını anlamaları istenmektedir. Eğer kainatın ölüm vakti tam olarak bilinseydi, bu dönemden önce yaşayanlar kıyameti derin bir şekilde düşünme gereği hissetmeyebilecekler, ayetlerde tasvir edilen kıyamet olaylarına duyarsız yaklasabileceklerdi.

Ancak belirtmek gerekir ki, kıyamet saati hakkında bilgi veren birçok ayet bulunmaktadır. Konuyla ilgili diğer ayetleri incelediğimizde önemli bir gerçekle karşılaşırız. Kuran'da kıyamet için bir tarih açıklanmaz, fakat kıyamet öncesinde ortaya çıkacak alametler haber verilir. Bir ayette kıyametin birçok işaretinin bulunduğunu Allah bize şöyle bildirir:

Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar? (Muhammed Suresi, 18)

Bu ayette, öncelikle, geleceği bildirilen kıyametin alametlerinin Kuran'da yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu "büyük haber"in işaretlerini anlamak için yapmamız gereken ayetler üzerinde düşünmektir. Aksi takdirde, ayette bildirildiği gibi, kıyamet anı geldikten sonra düşünmenin bir faydası olmayabilir.

Peygamberimiz (sav)'in günümüze ulaşan sözlerinin, yani hadislerinin bir bölümü kıyamet alametleri hakkındadır. Peygamberimiz (sav) hadislerinde hem kıyamet işaretlerini haber vermiş, hem de kıyametin hemen öncesindeki dönem ile ilgili detaylı açıklamalarda bulunmuştur. Kıyamet alametlerinin ortaya çıkacağı bu devir İslami kaynaklarda "Ahir Zaman" (Son Zaman) şeklinde isimlendirilmiştir. Ahir Zaman ve kıyamet alametleri konuları İslam tarihi boyunca oldukça dikkat çekmiş, İslam alimlerinin ve araştırmacıların eserlerine sık sık konu olmuştur.

Tüm bilgiler biraraya getirildiğinde ortaya önemli bir sonuç çıkmaktadır. Ayet ve hadisler Ahir Zaman'ın iki safhalı olduğunu göstermektedir. Birinci devre dünyanın maddi ve manevi sorunlarla dolu olduğu bir dönem; bunun ardından gelecek ikinci devre ise "Altınçağ" olarak adlandırılan, Kuran ahlakının ve her alanda üstün bir refahın yaşanacağı bir çağdır. Dünyanın, Altınçağ'ın sona ermesiyle birlikte çok hızlı bir sosyal çöküş içine girmesiyle de kıyamet saatinin gelişi beklenmektedir.

Bu sitenin amacı da kıyamet alametlerini ayet ve hadisler doğrultusunda incelemek; bu işaretlerin birbiri ardınca, birebir tasvir edildiği şekilde, içinde yaşadığımız çağda ortaya çıkmaya başladığını gözler önüne sermektir. On dört asır öncesinden bildirilen alametlerin çıkışı, inananların Allah'a olan iman ve bağlılıklarını artıran son derece büyük olaylardır. İlerleyen sayfalardaki çalışmamız da Rabbimizin "Ve de ki: Allah'a hamdolsun. O size ayetlerini gösterecektir, siz de onları bilip tanıyacaksınız." (Neml Suresi, 93) vaadi doğrultusunda hazırlanmıştır.

Özellikle belirtmek istediğimiz önemli bir husus da şudur ki, herşeyin en doğrusunu Allah bilir. Her konuda olduğu gibi kıyamet hakkında da O'nun bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur.

Savaşlar ve Anarşi

On dört yüzyıl önce Peygamberimiz Hz. Muhammed, kıyamet ile ilgili bazı gaybi bilgileri ve bunlara dayalı düşüncelerini kendisiyle birlikte olan Müslümanlara aktarmıştır. Bu değerli sözler nesilden nesile geçmiş, hadis kitapları ve İslam alimlerinin eserleriyle günümüze ulaşmıştır. Elinizdeki kitabın ilerleyen bölümlerinde kullanılan hadisler de Peygamberimiz (sav) tarafından işte bu anlamda söylenmiş haberleri içermektedir.

Bu aşamada, kıyamet alametleri hakkındaki hadislerin doğruluğu ve güvenilirliğine ilişkin bazı şüpheler akla gelebilir. Tarihte Peygamberimiz (sav)'e atfen bazı sahte hadisler uydurulduğu bilinen bir gerçektir. Fakat araştırmamıza konu olan hadislerin Peygamberimiz (sav) tarafından söylenmiş sözler olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Elimizde doğruyu yanlıştan ayırmaya yarayan bir yöntem bilgisi bulunmaktadır. Bilindiği gibi, kıyamet ile ilgili hadisler geleceğe yönelik olayları ihtiva etmektedir. Bu nedenle zaman içerisinde, hadisin birebir gerçekleşmesi sözlerin kaynağı konusundaki tüm kuşkuları ortadan kaldırmaktadır.

Söz konusu kıstas Ahir Zaman ve kıyamet alametleri üzerine araştırma yapan birçok İslam alimi tarafından da kullanılmıştır. Konunun uzmanlarından Bediüzzaman Said Nursi de Ahir Zaman hakkındaki hadislerin günümüzde meydana gelen ve gözle görülen olaylara tam mutabık çıkmasının hadislerin hakikat olduğunu gösterdiğini ifade etmiştir.3

Hadislerde bildirilen işaretlerin bir kısmı 1400 yıllık İslam tarihinin herhangi bir döneminde, dünyanın belirli bir bölgesinde, belirli bir oranda görülmüş olabilir. Böyle bir durum o dönemin Ahir Zaman olduğunu göstermez. Zira bir devrin Ahir Zaman olarak nitelendirilmesi için kıyamet alametlerinin tümünün aynı çağda, birbirlerini izleyerek gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durum bir hadiste şöyle ifade edilmiştir:

Kıyamet alametleri birbirini takiben meydana gelir.
Bir dizideki boncukların art arda kopması gibi.

Ramuz-El Ehadis, 277/6; Camiü's-Sagir, 3/167

Yukarıdaki bilgi ışığında Ahir Zaman hadisleri incelendiğinde hayret verici bir sonuç meydana çıkmaktadır. Peygamberimiz (sav)'in yüzyıllar önce ayrıntılarıyla açıkladığı işaretler yeryüzünün hemen hemen her köşesinde, birbiri ardınca ve tam anlamıyla belirtildiği biçimde içinde bulunduğumuz çağda yaşanmaktadır. Hadisler sanki zamanımızın eksiksiz bir portresini çizmektedir. Elbette bu, derin düşünülmesi gereken son derece mucizevi bir olaydır. Gerçekleşen her alamet insanlara, Allah'ın huzurunda hesap verecekleri kıyamet gününün çok yaklaşmış olduğunu ve bir an önce Kuran ahlakını hayata geçirmelerinin önemini bir kez daha hatırlatmaktadır.

Peygamberimiz (sav) Ahir Zaman'ın özelliklerini anlattığı bir hadisinde şunları haber vermiştir:

Dünya hercü merc içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazılarına  hücum ettiğinde…
Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s.454

"Hercü merc" kelimesinin sözlüklerdeki karşılığı "darmadağınıklık, karmakarışıklık" anlamlarıdır ve hadiste bu durumun belirli bir bölge ile sınırlı kalmayıp, dünyanın her tarafına yayılacağı belirtilmektedir. Yolların kesilmesi ve bir kısım insanların diğerlerine saldırmaları da hadiste işaret edilen çağın belirtileri arasında sayılmaktadır.

Başka bir hadiste de yukarıdaki olay benzer şekilde yer almaktadır. "kıyamet yaklaşır… herc çoğalır" diyen Peygamberimiz (sav)'e "herc"in ne olduğu sorulmuş, O da "herc öldürmelerdir" yanıtını vermiştir. (Kur'an ve Sünnette Kıyamet ve Ahiret, s.172 )

Peygamberimiz (sav)'den bu konu hakkında bizlere ulaşan diğer hadisler de şunlardır:

Kıyametin hemen yakınında anarşi ve kargaşa günleri vardır.
Suyuti, Cami'üs Sagir, 3/211; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/492
Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… Ölümler ve katliamlar yaygın hale gelecek…
 
Camiü's-Sagir, 3:211, Müsned, 2:492, 4:391, 392

Yukarıdaki hadislerin incelenmesi bizleri önemli bir sonuca götürmektedir. Peygamberimiz (sav), sözünü ettiği çarpışmalar, kargaşa ve katliamlar ile tüm yeryüzünü kaplayan savaşları ve terör eylemlerini tasvir etmekte, bu olayların da bir kıyamet alameti olduğunu belirtmektedir.

 

Geride kalan on dört asırlık döneme baktığımızda görürüz ki, 20. yüzyıldan önceki savaşlar bölgesel kalmışlardır. Tüm dünya halklarını, siyasi mekanizmalarını, ekonomilerini, sosyal yapılarını etkileyen savaşlar ise yakın geçmişte yaşanan iki dünya savaşı olmuştur. I. Dünya Savaşı'nda 20 milyondan, II. Dünya Savaşı'nda da 50 milyondan fazla insan ölmüştür. II. Dünya Savaşı'nın aynı zamanda, tarihin en kanlı, en büyük ve en yıkıcı savaşı olduğu bilinen bir gerçektir.

Çağımızın modern savaş teknolojisi, nükleer, biyolojik ve kimyasal silahları savaşların etkilerini tarihte görülmemiş boyutlara taşımıştır. Hatta geliştirilen kitle imha silahları nedeniyle dünyanın üçüncü bir dünya savaşını kaldıramayacağı da genel kabul görmüştür.

Dünya Savaşı sonrasındaki Soğuk Savaş, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, Arap-İsrail Savaşları, İran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı çağımızın en önemli olayları arasındadır. Bölgesel savaşlar, çatışmalar ve iç savaşlar aynı anda dünyanın birçok bölgesinde yıkıcı sonuçlara neden olmaktadır. Bosna, Filistin, Çeçenistan, Afganistan, Keşmir ve daha pek çok yerde yaşanan sorunlar insanlığı etkilemeye devam etmektedir.

Savaşlar kadar tüm dünya insanlarını ilgilendiren diğer bir "kargaşa" konusu da uluslararası ve organize terör olaylarıdır. Boston Üniversitesi'nden Prof. Vojtech Mastny'nin belirttiği gibi, terör olayları 20. yüzyılın ortalarından sonra kat kat artmıştır.7. Gerçekte terörizmin 20. yüzyıla has bir olgu olduğunu söylemek bile mümkündür. Irkçılık, komünizm ve benzeri ideolojik amaçlarla ya da etnik iddialarla ortaya çıkan örgütler, gelişen teknolojinin de yardımıyla kanlı eylemler yapmışlardır.

Dünyamızın yakın tarihindeki terör eylemleri zaman zaman büyük kaos ortamlarına zemin hazırlamıştır. Bu üzücü vakalarda çok kan dökülmüş, sayısız insan ölmüş veya sakat kalmıştır. Ancak insanlık hala bu trajik olaylardan hissesine düşen dersi almış değildir. Terör dünyanın birçok bölgesinde, öldürücü anarşik olaylara neden olmaya devam etmektedir.

Konuyla ilgili ayetlerde de çıkarmamız istenen dersler yer almaktadır. Rum Suresi'nde insanların yaptıkları şeyler dolayısıyla yeryüzünde karışıklıkların ortaya çıktığı şöyle bildirilmektedir:

İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad (karışıklık, kötülük) ortaya çıktı. Umulur ki dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır. (Rum Suresi, 41)

Şunu da eklemek gerekir ki, ayette önemli bir hatırlatma yapılmaktadır. İnsanların yaptıkları yanlışlardan kaynaklanan acı ve üzüntüler, onları hatalarından döndürmesi için birer fırsat mahiyetindedir.

Kısacası, "dünyanın hercü merc içinde kaldığı" dönem içinde bulunduğumuz çağda tam anlamıyla yaşanmış ve neticede bir kıyamet işareti daha bu şekilde tecelli etmiştir. Aynı zamanda bu işaret, insanlara bir an önce Kuran ahlakını yaşamaları için yapılan önemli bir uyarı olmuştur.

 

Büyük Şehirlerin Yok Olması: Savaşlar ve Afetler

Peygamberimiz (sav)'in Ahir Zaman'la ilgili verdiği haberlerden birisi de şu şekildedir:

Büyük şehirler dün sanki yokmuş gibi helak olur.
 
Kitabül Burhan Fi Alametil Mehdiyyil Ahir Zaman, s. 38


Hadiste belirtilen büyük şehirlerin helak oluşu, savaşlar ve çeşitli doğal afetler sonucunda meydana gelen yıkımları akla getirmektedir. Yakın geçmişte geliştirilen nükleer silahlar, uçaklar, bombalar, füzeler ve benzeri çağdaş silahların savaşlarda kullanılması büyük tahribata neden olmuştur. Bu korkunç silahlar tarihteki benzerleriyle kıyaslanmayacak düzeyde yıkımlara yol açmıştır. Elbette hedef konumundaki "büyük şehirler" de bu yıkımlardan birinci derecede etkilenen yerler olmuştur. II. Dünya Savaşı'nın benzersiz sonuçları buna bir örnek olarak verilebilir. Dünya tarihinin en büyük savaşında, atom bombasının kullanılmasıyla Hiroşima ve Nagasaki tamamen yerle bir olmuştur. Avrupa'nın başkentleri ve önemli şehirleri de ağır bombardımanlar neticesinde büyük ölçüde yıkılmıştır. Britannica Ansiklopedisi II. Dünya Savaşı'nın Avrupa şehirlerinde neden olduğu hasarı şöyle anlatır:

Meydana gelen tahribat Avrupa'nın büyük bölümünü ayın yüzeyine dönüştürmüştü: Şehirler bombardımanlar sonucunda harap oldu, sayfiye yerleri kavruldu ve simsiyah oldu, yollar bombaların açtığı çukurlarla kaplandı, demiryolları kullanılamaz hale geldi, köprüler yıkıldı, limanlar batık gemilerle doldu. Savaş sonrası Almanya'nın Amerikan Bölgesi askeri valisi General Lucius D. Clay'in dediği gibi, "Berlin sanki ölülerin şehri gibiydi."8

Geçtiğimiz asır dünyaya sayısız felaket getirmiştir. Pek çok ülkede yıkıcı olaylar baş göstermiş, milyonlarca insan bu felaketlerde yaşamını yitirmiştir. Bu olaylar, hadislerde dikkat çekilen Ahir Zaman olaylarıyla büyük bir paralellik göstermektedir. İnsanların artık bu durumdan ibret alarak Kuran ahlakına yönelmeleri şarttır.

Kısacası, II. Dünya Savaşı'nın tarihte benzeri görülmeyen genişlikteki tahribatı hadisin işaret ettiği olayla birebir uyuşmaktadır.

"Şehirlerin yok olmasına" neden olan bir diğer etken de doğal afetlerdir. Doğal afetlerin içinde bulunduğumuz çağda hem sayısal hem de büyüklük olarak arttığı istatistiksel bir gerçektir. Son on yılda baş gösteren iklim değişikliklerinin yol açtığı felaketler bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Sanayi, zararlı ve istenmeyen bir yan ürün olan küresel ısınmaya sebep olmakta, giderek ısınan dünya atmosferindeki dengeler bozulmakta ve böylece iklim değişiklikleri meydana gelmektedir. 1998 yılı şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıl olmuştur.9 Amerika Ulusal İklimsel Veri Merkezi'nin kayıtlarına göre de en fazla iklimsel afet 1998'de meydana gelmiştir.10 Örneğin gözlemciler, 1998'deki Mitch Kasırgası'nın Orta Amerika'nın tarihinde meydana gelen en kötü felaket olduğunu belirtmişlerdir.11 Son yıllardaki kasırga, fırtına, tayfun ve hortum gibi felaketler başta Amerika kıtası olmak üzere dünyanın birçok yerinde yıkıcı zarara neden olmuştur. Bunlara ek olarak seller de bazı yerleşim merkezlerinin sular ve çamur altında kalmasına yol açmıştır. Ayrıca depremler, volkanlar ve tsunami dalgalarının yaptığı büyük tahribatlar da unutulmamıştır. Sonuç olarak, tüm bu afetlerin "büyük şehirlerde" sebep olduğu yıkımlar önemli birer işaret olmuşlardır.


Teknoloji alınan imkanlara ya da alınan tedbirlere rağmen engellenemeyen doğal afetler insanoğlunun gerçekte ne kadar aciz olduğunu göstermektedir. Depremler, çamur selleri, yanardağ patlamaları, sel felaketleri gibi afetlerin özellikle büyük şehirlerdeki yıkımları önemli birer işarettir.
   
Senden Önce 60 ziyaretçi (168 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol