İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - ibretlik 154
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©
Çinli Müslüman Kardeşlerimiz.
asagidaki yazilan yazi hikaye degildir,gercek yasanmis bir olaydir.. Çinli Müslüman Kardeşlerimiz bir kardesimiz yayinlamis,uzun diyerek okumamazlik yapmayalim, Allah rizasi icin okuyalim...... Bundan altı, yedi ay önce Çin'in değişik bölgelerinden on kişi İstanbul'a gelir. Bu on kişi sıradan insanlar değildir. Bunların ortak özelikleri yeni Müslüman olmalarıdır. Umre için İstanbul üzerinden Arabistan'a gideceklerdi. Hepsi de yeni Müslüman olmuş. Kimi yirmi gün önce, kimi bir ay, en uzağı iki ay önce Müslüman olmuştu. Ne yeterince İslâmî bilgileri vardı, ne de yapacakları umre ile ilgili bir bilgileri. Yanlarına, kendilerine yardımcı olacak, hem Çince'yi, hem Arapça'yı iyi bilen, hem de İslâmî bilgisi olan birini rehber olarak alacaklardı. Mevlâ'mızın takdiri, Türkistan'daki Çin zulmünden kaçıp İstanbul'a yerleşmiş bir Uygur kardeşimiz, bu on Çinliye rehber oldu. Bundan sonra hâdiseyi bu kardeşimizden dinleyelim... Bahsi geçen kardeşimiz şu anda bizim yanımızda bulunmaktadır. - "Yeni Müslüman olmuş bu on Çinli ile birlikte yola çıktık. Kısa zamanda aramızda iyi bir dostluk kuruldu. Yeni mü'min olmuş bu insanlar, büyük bir heyecan yaşıyorlardı. Hiçbirinin İslâmî bilgisi yoktu. Hatta namazda okuyacakları sûreleri bilmedikleri gibi Fatiha'yı bile bilmiyorlardı. Bazı zikirleri yaptırmaya çalışıyor, ancak Çince telâffuz zor olduğu için zikirleri tam okuyamıyorlardı. Namazlarda sadece "Elhamdülillah, Allahu Ekber" diyebiliyorlardı. Bana sormuşlardı "Ne yapalım?" diye. Ben de onların kimine "Elhamdülillah", kimine "Lâ ilâhe illallah" ve benzeri zikirleri öğretmeye çalışıyordum. Onlar da namazlarda bunları söylüyorlardı. Önce Mekke'ye gittik. Kâbe'de onların hâli görülmeye değerdi. Yeni doğmuş çocuklar misali heyecan ve neşe içinde, kâh ağlıyor, kâh gülüyorlardı. İsimlerini değiştirmiştik: Muhammed (Çan Çing) Hasan, (Çun Fang) gibi her biri yeni ismi ile çağırılıyordu. On Çinli kardeşimizden biri olan Muhammed de bir farklılık vardı. Bu durum dikkatimi çekmişti. Her namazını gözleri yaşlı olarak bitiriyordu. İyice dikkat ettim. Evet, Muhammed namazlarında ağlıyordu. Bana da sürekli sorular soruyorlar, İslâm hakkında bilgi ediniyorlardı. Ben de bildiğim kadarıyla onlara bilgiler veriyordum. Bir gün Muhammed sordu: - İçki nedir, İçkiye dinimiz nasıl bakar? - Rabbimiz içkiyi kesin olarak yasaklamıştır, içilmesi, yapılması, taşınması, satılması yasaktır. Kaldığımız otele gelmiştik. Muhammed bir telefon edeceğini söyledi ve ona memleketine telefon etme imkânı sağladık. Çin'deki kardeşini arıyordu, kardeşine aynen şöyle diyordu: - İçki fabrikamızı kapat, Allah'ımız öyle emretmiş. Bize bu emre uymak düşer. Kardeşi bunu yapamayacağını, birçok bağlantısının olduğunu, durup dururken, kapatırlarsa, yüz binlerce dolar zarar edeceklerini, hiç olmazsa kendisine biraz zaman vermesini söyler. Fakat Muhammed kararlıdır: - Allah emretmiş, bize uymak düşer. Fabrikayı hemen kapat, ben gelince borçları hallederim. İçki fabrikası kapanıyor. Mekke'deki ibadetlerimize devam ediyoruz. Yine bir gün bana sordukları sorularda çıkardıkları bir neticeyi açıklarlar: - Kadın modası, kadınları yarı çıplak resmetmek gibi faaliyetler de dinimizde yasak mıdır? - Evet yasaktır. Aynı gün ötele geldiğimizde yine Çin'i aradı ve bu sefer de kardeşine moda evinin kapatılması emrini verdi. Kardeşi yine itiraz etti, ancak Muhammed ne itiraz dinledi, ne de kararından vazgeçti. - Rabbimiz emretti ise, bize bu emre uymak düşer. Mekke'deki ziyaretimizi bitirdik ve Medine'ye gittik. Medine'de bir sabah namazı. Efendimizin "Burası cennet bahçesidir." buyurduğu yerde sabah namazının fazını kılıyoruz. Muhammed benim yanımda. Diğer Çinli kardeşlerimizle aynı saftayız. İlk secdeye varıyoruz, secdeden kalkıyoruz, ikinci secdeye varıyoruz, sonra kıyama kalkıyoruz. O da ne? Muhammed hâlâ secdede, kalkmadı. Tekrar secde ediyoruz, ettahiyyatı okuyoruz ve selâm veriyoruz. Muhammed hâlâ secdede. Düşündüm ki, yorgunluktan ve uykusuzluktan bazen insana bir geçkinlik geliyor, Muhammed'e de secdede böyle bir şey oldu, uyudu. Elimi uzattım, omzuna dokundum ve hafifçe çekeyim dedim ki, sağ tarafının üzerine yuvarlandı. Muhammed'in ölmüş olabileceğini düşündüm. Olay duyulmuştu. Görevliler müdahalede bulundular, dışarı çıkardılar, bir ambulansa koyarak hastaneye götürdüler. Biz de gittik. Hastanedeki ilk muayenede çoktan vefat ettiğini söylediler. Muhammed'i hastanenin morguna kaldırdılar. Çinli kardeşlerimle birlikte hastanenin önünde ne yapacağımızı bilemez bir hâlde üzüntü içinde bulunuyorduk. O sırada bir araba ile makam mevki sahibi bir zat geldi. Herkes onu hürmetle karşıladı, sonradan öğrendik ki bu zat Medine'nin ileri gelen yöneticilerinden biri idi. Hastane yetkililerine sordu: - "Bugün burada ölen bir Çinli var mı?" - "Evet", cevabını alınca şu açıklamada bulundu: - "Dün gece Efendimiz rüyamda bana göründü ve buyurdular ki, - "Yarın burada bir Çinli kardeşim vefat edecek, onun cenazesi ile ilgilenin." Bir anda her şey değişti. Muhammed'i morgdan aldılar, bir devlet yetkilisine yapılanlardan daha fazlasını yaptılar. Cennetü'l Bakî'ye defnettiler. Bu hâdiseyi bizzat yaşayan ve onlara rehberlik yapan Doğu Türkistanlı kardeşimiz hâdiseyi bu şekilde anlattı." Teslimiyeti gördük değil mi? "Rabbim emrettiyse, bize uygulamak düşer." Zararmış, ziyanmış, önemi yok. Rabbimiz emretmiş ve iş bitmiştir. İşte sahabe inancı. Bu Çinli kardeşimiz de o inanca ulaştı ulaşmasına; ancak dünyada fazla kalamadı. Çünkü bu dünya pisliğinin içinde fazla kalamazdı ve kalmadı da. Efendimizin de ilgisine mazhar oldu. Ne mutlu bu Çinli kardeşimize, ruhu için elfatiha. Bu hâdiseyi niçin anlattık? Bu hâdiseden çıkaracağımız dersler var da onun için anlattık. Bu Çinli kardeşlerimiz, internet sayesinde İslâm ile şereflendi. Gerek ülkemizde, gerekse dünya üzerinde bir kıvılcım bekleyen nice insanlar var. Bizim yapmamız gereken; bizden bir ışık, bir kıvılcım bekleyenlere bir an önce ulaşmak. Alınacak önemli derse gelince, bir sigaradan, bir markadan ya da herhangi bir lüksünden vazgeçemeyen mü'minler, şu Çinli Muhammed'i okuyun. Bakın teslimiyete. "Emir Mevlâ'dan ise, bize uymak düşer. " Ey bir sigarayı feda edemeyen mü'min kardeşim! Çinli Muhammed'e bak! O bir anda koskoca bir fabrikayı nasıl feda etti?! selametle..

 

   
Senden Önce 95 ziyaretçi (174 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol