İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - risale-i nur 311
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©
Risâle-i Nur'un Mesleği ve Vazifeleri

Risâle-i Nur'un dâvâsı memleketi ve âlem-i İslâmı alâkadar eden küllî bir hâdisedir

Risâle-i Nur'a âit dâvâ ve îtiraz, cüz'î bir hâdise ve şahsî bir mesele değil ki, çok ehemmiyet verilmesin. Belki bu milleti ve memleketi ve hükûmeti ciddî alâkadar edecek ve dolayısıyla âlem-i İslâmın nazar-ı dikkatini ehemmiyetli bir sûrette celb edecek bir küllî hâdise hükmünde ve umûmi bir meseledir.

Şuâlar, s. 237.


Risâle-i Nur, her insana en büyük dâvâyı kazandırıyor

Herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam; eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için, bilâtereddüt sarf edecek. İşte o dâvâ ise, yüz bin meşâhir-i insâniyenin ve hadsiz nev-i beşerin yıldızlan ve mürşidlerinin müttefikan, kâinat Sahibinin ve Mutasarrıfının binler vaad ve ahidlerine istinâden haber verdikleri ve bir kısmı gözleriyle gördükleri şu ki: Herkesin -îman mukâbilinde- bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ile müzeyyen ve bâkî ve dâimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer îman vesîkasını sağlam elde etmezse, kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkîk, bir yerde, kırk vefiyâttan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekerâtta müşâhede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?

İşte, o dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirmeyen hârika bir dâvâ vekilini o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp; ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî mâlâyâniyât ile iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimizden; biz Risâle-i Nur şâkirtleri, herbirimizin yüz derece aklımız ziyâde olsa da, ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır, diye kanaatımız var.

Ey hapis musîbetinde benim yeni kardeşlerim! Sizler, benim ile beraber gelen eski kardeşlerim gibi, Risâle-i Nur'u görmemişsiniz. Ben onları ve onlar gibi binler şâkirtleri şâhit göstererek derim ve ispat ederim ve ispat etmişim ki: O büyük dâvâyı yüzde doksanına kazandıran ve yirmi senede yirmi bin adama o dâvânın kazancının vesîkası ve senedi ve beratı olan îmân-ı tahkîkîyi eline veren ve Kur'ân-ı Hakîm'in mu'cize-i mâneviyesinden neş'et edip çıkan ve bu zamanın birinci bir dâvâ vekili bulunan Risâle-i Nur'dur. Bu on sekiz senedir, benim düşmanlarım ve zındıklar ve maddiyyunlar, aleyhimde gâyet gaddarâne desîselerle hükümetin bâzı erkânlarını iğfal ederek bizi imhâ için bu defa gibi eskide dahi hapislere, zindanlara soktuklan halde, Risâle-i Nur'un çelik kalesinde, yüz otuz parça cihazâtından ancak iki üç parçasına ilişebilmişler. Demek, avukat tutmak isteyen onu elde etse yeter.

Hem, korkmayınız! Risâle-i Nur yasak olmaz. Hükümet-i Cumhuriyenin mebuslan ve erkânlarının ellerinde mühim risâleleri, iki üçü müstesnâ olarak, serbest geziyorlardı. İnşaallah, bir zaman hapishâneleri tam bir ıslâhhâne yapmak için, bahtiyar müdürler ve memurlar, o nurları mahpuslara ekmek ve ilâç gibi tevzî edecekler.

Meyve Risâlesi, s. 32-34.

Risâle-i Nur, dağlar kadar büyük umûmi bir tahribâtı tâmir ediyor

Risâle-i Nur yalnız bir cüz'î tahribâtı, bir küçük hâneyi tâmir etmiyor; belki, küllî bir tahribâtı ve İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğünde taşlan bulunan bir muhît kal'ayı tâmir ediyor; ve yalnız husûsi bir kalbi ve has bir vicdanı ıslâha çalışmıyor; belki bin seneden beri tedârik ve terâküm edilen müfsid âletler ile dehşetli rahnelenen kalb-i umûmi ve efkâr-ı âmmeyi ve umûmun, bâhusus avâm-ı mü'minînin istinadgâhları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeâirler kırılmasıyla, bozulmaya yüz tutan vicdân-ı umûmiyi Kur'ân'ın i'câzıyla, o geniş yaralarını Kur'ân'ın ve îmânın ilâçları ile tedâvi etmeye çalışıyor.

Elbette böyle kirlî ve dehşetli rahnelere ve yaralara hakkalyakîn derecesinde ve dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hâsiyetinde mücerreb ilâçlar, hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki; bu zamanda, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın i'câz-ı mânevîsinden çıkan Risâle-i Nur o vazifeyi görmekle beraber, îmânın hadsiz mertebelerinde terakkiyât ve inkişâfâta medârdır.

Kastamonu Lâhikası, s. 25.


Risâle-i Nur, bu zamanda hilâfet vazifesini yapıyor

Hazret-i Hasan Radryallahü Anhın altı aylık hilâfeti ile beraber, Risâle-i Nur'un, Cevşenü'l-Kebîr'den ve Celcelûtiye'den aldığı bir kuvvet ve feyizle vazife-i hilâfetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakâik-ı îmâniye noktasında Hazret-i Hasan Radıyallahü Anhın kısacık müddetini uzun bir zamana çevirerek, tam beşinci halîfe nazarıyla bakabiliriz. Çünkü adâlet-i hakîkiye ile bu asırda insanları mesut edebilir bir istidatta bulunan Risâle-i Nur'dur ve onun şahs-ı mânevîsi, Hazret-i Hasan Radıyallahü Anhın bir muâvini, bir mütemmimi, bir mânevî veledi hükmündedir.

Emirdağ Lâhikası-1, s. 71.

Risâle-i Nur'un gâyesi îman kurtarmak ve rızâ-i İlâhîdir

Efendiler! Siz, ne için sebepsiz bizimle ve Risâle-i Nur'la uğraşıyorsunuz! Katiyen size haber veriyorum ki, ben ve Risâle-i Nur, sizinle değil mübâreze, belki sizi düşünmek dahi vazifemizin haricindedir. Çünkü Risâle-i Nur ve hakîki şâkirtleri, elli sene sonra gelen nesl-i âtîye gâyet büyük bir hizmet ve onları büyük bir vartadan ve millet ve vatanı büyük bir tehlikeden kurtarmaya çalışıyorlar. Şimdi bizimle uğraşanlar, o zaman kabirde elbette toprak oluyorlar. Farz-ı muhâl olarak o saadet ve selâmet hizmeti bir mübâreze olsa da, kabirde toprak olmaya yüz tutanları alâkadar etmemek gerektir.

Evet, hürriyetçilerin ahlâk-ı içtimâiyede ve dinde ve seciye-i milliyede bir derece lâubâlilik göstemeleriyle, yirmi otuz sene sonra dince, ahlâkça, nâmusça şimdiki vaziyeti gösterdiği cihetinden; şimdiki vaziyette de, elli sene sonra bu dindar, nâmuskâr, kah raman seciyeli milletin nesl-i âtîsi, seciye-i dîniye ve ahlâk-ı içtimâiye cihetinde, ne şekle girecek elbette anlıyorsunuz. Bin seneden beri bu fedâkâr millet, bütün rûh u cânıyla Kur'ânın hizmetinde emsâlsiz kahramanlık gösterdikleri halde, elli sene sonra o parlak mâzisini dehşetli lekedar belki mahvedecek bir kısım nesl-i âtînin eline elbette Risâle-i Nur gibi bir hakîkatı verip, o dehşetli sukuttan kurtarmak en büyük bir vazife-i milliye ve vataniye bildiğimizden bu zamanın insanlarını değil, o zamanın insanlarını düşünüyoruz.

Evet efendiler! Gerçi Risâle-i Nur sırf âhirete bakar, gâyesi nzâ-yı İlâhî ve îmânı kurtarmak; ve şâkinlerinin ise, kendilerini ve vatandaşlarını îdâm-ı ebedîden ve ebedî haps-i münferitten kurtarmaya çalışmaktır. Fakat, dünyaya âit ikinci derecede gâyet ehemmiyetli bir hizmettir; ve bu millet ve vatanı anarşîlik tehlikesinden ve nesl-i âtînin bîçareler kısmını dalâlet-i mutlakadan kurtarmaktır. Çünkü, bir

Müslüman başkasına benzemez. Dîni terk edip İslâmiyet seciyesinden çıkan bir Müslim, dalâlet-i mutlakaya düşer, anarşist olur, daha idâre edilmez.

Emirdağ Lâhikası-l, s. 20.

Risâle-i Nur küfr-ü mutlakı kırar

Evet, şimâlden gelen küfr-ü mutlâk cereyanını durduracak, yalnız Risâle-i Nur'dur. Siyâset, diplomatlık, bu vazifeyi göremez. Onun için, vatanperver ve milliyetçi ve siyâsetçiler, Nurlara sarılmaya mecburiyet var.

Emirdağ Lâhikası-1, s. 204.

Risâle-i Nur yalnız îman dersi değil, içtimâî ders de verir

Makâm-ı iddiâ, Risâle-i Nur'un içtimâî derslerine ilişmek fikriyle, "Dînin tahtı ve makâmı, vicdandır; hükme kânuna bağlanmaz. Eskiden bağlanmasıyla içtimâî keşmekeşler olmuştur" dedi.

Ben de derim ki: "Din yalnız îman değil, belki amel-i sâlih dahi dînin ikinci cüz'üdür. Acaba katl, zinâ, sirkat, kumar, şarap gibi hayat-ı içtimâiyeyi zehirlendiren pekçok büyük günahları işleyenleri onlardan men etmek için, yalnız hapis korkusu ve hükûmetin bir hafiyesinin görmesi tevehhümü kâfi gelir mi? O halde, her hânede, belki herkesin yanında dâimâ bir polis, bir hafıye bulunmak lâzım gelir ki, serkeş nefisler kendilerini o pisliklerden çeksin. İşte, Risâle-i Nur, amel-i sâlih noktasında, îman cânibinden, herkesin başında her vakit bir mânevî yasakçıyı bulundurur. Cehennem hapsini ve gazab-ı İlâhîyi hatırına getirmekle, fenalıktan kolayca kurtarır.

Şuâlar, s. 240

Risâle-i Nur, İslâmiyet ve vatan zararına olan her türlü cereyâna karşı koyar

Biz, Risâle-i Nur'la, bu memleketin ve istikbâlinin en büyük iki tehlikesini defetmeye çalışıyoruz...

Birinci Tehlike: Bu memlekette, hariçten kuvvetli bir sûrette girmeye çalışan anarşîliğe karşı sed çekmek.

İkincisi: Üç yüz elli milyon Müslümanların nefretlerini kardeşliğe çevirmekle, bu memleketin en büyük nokta-i istinadını temin etmektir.

Emirdağ Lâhikası-I, s.125. 

***

Şimdi Kur'ân, İslâmiyet ve bu vatan zararına üç cereyan var:

Birincisi: Komünist, dinsizlik cereyânı. Bu cereyan, yüzde otuz kırk adama zarar verebilir.

İkincisi: Eskiden beri; müstemlekâtların, Türklerle alâkalarını kesmek için Türkiye dairesinde dinsizliği neşretmek için; ifsad komitesi nâmında bir komite. Bu dâ yüzde on yirmi âdamı bozabilir.

Üçüncüsü: Garplılaştırmak ve Hıristiyanlara benzemek ve bir nevî purutluk mezhebini İslâmlar içinde yerleştirmeye çalışan ve dinde hissesi olmayan bir kısım siyâsîler heyetidir. Bu cereyan yüzde, belki binde birisini, Kur'ân ve İslâmiyet aleyhine çevirebilir.

Biz Kur'ân hizmetkârları ve Nurcular, evvelki iki cereyâna karşı dâimâ Kur'ân hakîkatlerini muhâfazaya çalışmışız.

Emirdağ Lâhikası-II, s.178.

Risâle-i Nur, vatan ve millete faydâlı hizmetler görür

Evet, eserler tesirlidir. Fakat, millet ve vatanın tam menfaatine ve hiçbir zarar dokundurmadan yüz bin adama kuvvetli îmân-ı tahkîkî dersi vermekle, saadet ve hayat-ı ebediyelerine tam hizmette tesirlidir. Denizli hapishânesinde, kısmen ağır ceza ile mahkûm yüzler adam, yalnız Meyve Risâlesi'yle, gâyet uslu ve mütedeyyin sûretine girmeleri, hattâ iki üç adamı öldürenler, onun dersiyle daha tahta bitini de öldürtmekten çekinmeleri ve o hapishâne müdürünün ikrârıyla, hapishânenin bir terbiye medresesi hükmünü alması, bu müddeâya reddedilmez bir senettir, bir hüccettir.

Emirdağ Lâhikası-l, s. 17

 

   
Senden Önce 233 ziyaretçi (338 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol