İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - sozler35
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©
Fihrist

Ayât-ı Kur'âniyenin bir nevi tefsiri olan Risâle-i Nur eczâlarından
Sözler mecmuasının mücmel bir fihristesidir.

Birinci Söz

-1-'in çok esrâr-ı mühimmesinden bir sırrını güzel bir temsil ile tefsir eder. Ve "Bismillâh" ne kadar kıymettar bir şeâir-i İslâmiye olduğunu gösteriyor.


On Dördüncü Lem'a'nın İkinci Makamı

'in en mühim beş altı sırlarını tefsir ediyor. Ve Kur'ân'ın bir hulâsası ve bir fihristesi ve miftâhı olduğunu gösterdiği gibi, Arştan ferşe kadar uzanmış bir hatt-ı kudsî-i nurânî olmakla beraber, Saadet-i Ebediye kapısını açan bir anahtar ve her mübârek şeye feyiz ve bereket veren bir menba-ı envâr olduğunu beyân eder. Bu İkinci Makam, en birinci risâle olan Birinci Söze bakar. Âdetâ, Risâle-i Nur eczâları bir daire hükmünde olup; müntehâsı iptidâsına hatt-ı mübârekiyle ittihad ediyor. Ve bu makamda Altı Sır yerine, otuz yazılacaktı. Şimdilik altı kaldı. Kısadır, fakat gayet büyük hakâikı tazammun ediyor. Bunu dikkatle okuyan, ne kadar kıymettar bir hazîne-i kudsiye olduğunu anlar.


İkinci Söz

-2- meâlinde ve İmân hakkındaki âyetlerin mühim bir sırrını gayet makbul bir temsil ile tefsir eder.




 

1- Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

2- O takvâ sahipleri ki, görmedikleri halde Allah'a ve Onun bildirdiklerine İmân ederler. (Bakara Sûresi: 3.)

Üçüncü Söz

-1- âyetinin meâlinde ve ubûdiyet hakkındaki âyetlerin mühim bir hakikatini mantıkî bir temsil ile tefsir ediyor.

 

Dördüncü Söz

-2- âyetinin meâlinde ve namaz hakkındaki âyetlerin mühim bir sırrını gayet mâkul ve mantıkî bir temsil ile tefsir ediyor. Zerre miktar insafı bulunanı teslime mecbur ediyor.

 

Beşinci Söz

-3- âyetinin meâlinde ve takvâ ve ubûdiyet hakkındaki âyetlerin ve vazife-i ubûdiyet ve takvânın mühim bir sırrını gayet güzel bir temsil ile tefsir ediyor. O tefsir herkesi iknâ ediyor.

 

Altıncı Söz

-4- âyetinin meâlinde ve nefis ve malını Cenâb-ı Hakka satmak hakkındaki âyetlerin gayet mühim bir sırrını tefsir etmekle beraber, nefis ve malını Cenâb-ı Hakka satanların beş derece kâr içinde kâr ve satmayanların beş derece hasâret içinde hasâret kazandıklarını gayet muknî bir temsil ile tefsir ediyor, hakikate karşı mühim bir kapı açıyor.

 



 

1- Ey insanlar! Rabbinize kulluk ediniz. (Bakara Sûresi: 21.)

2- Şüphesiz namaz, Mü'minler üzerine belli vakitler için farz olarak yazılmıştır. (Nisâ Sûresi: 103.)

3- Şüphesiz ki Allah takvâya sarılanlarla, iyilik yapan ve iyi kullukta bulunanlarla beraberdir. (Nahl Sûresi: 128.)

4- Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, karşılığında onlara Cennet vermek sûretiyle satın almıştır. (Tevbe Sûresi: 111.)

Yedinci Söz

 

-1-

 

âyetinin meâlinde ve "İmân-ı Billâh ve'l-yevmi'l-âhir" ve hayat-ı dünyeviye hakkındaki âyetlerin mühim bir sırrını gayet mâkul bir temsil ile tefsir etmekle beraber, ehl-i gaflet hakkında dünyanın ne kadar dehşetli; ve mevt ve ecel ne kadar müthiş; ve acz ve fakr ne kadar elîm olduğunu ve ehl-i hidâyet hakkında hayat-ı dünyeviyenin içyüzü ne kadar güzel ve kabir ve ecel ve acz ve fakr nasıl birer vesîle-i saadet bulunduğunu gayet katî bir tarz ile ispat eder. Saadet-i dâreyne giden yolu gösterir.

 

Sekizinci Söz

 

-2-

 

âyetlerinin meâlinde mahiyet-i dünya ve dünyada mahiyet-i insan ve insanda mahiyet-i din hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını Suhûf-u İbrâhimde aslı bulunan güzel ve parlak bir temsil ile tefsir etmekle beraber, dünyanın mahiyetini ve dünyadaki ruh-u insanî ve insandaki dinin kıymetini göstermekle beraber, dinsiz insan en bedbaht mahlûk olduğunu ispat etmekle ve şu âlemin tılsımını açan ve ruh-u beşeri zulmetten kurtarmak çarelerini göstermekle beraber, gayet latîf ve güzel bir muvâzene ile, fâsık olan bedbaht adamın müthiş vaziyetini, sâlih olan bahtiyar adamın saadetli vaziyetini gösteriyor.

 

Dokuzuncu Söz

 

-3-

 

âyetinin meâlinde ve beş vakit namaz hakkındaki âyâtın gayet mühim bir sırrını Beş Nükte ile tefsir etmekle beraber, mâlûm olan beş vakit namazın o vakitlere hikmet-i tahsisini o kadar güzel ve şirin bir tarzda beyân ediyor ki, zerre miktar şuuru bulunan bir insan, bu câzibedar hikmet ve parlak hakikate karşı teslime mecbur olur. Ve cesed-i insan havaya, suya, gıdâya muhtaç olduğu gibi, rûh-u insan da namaza muhtaç bulunduğunu gayet katî bir sûrette beyân eder.

 



 

1- Onlar Allah'a ve ahiret gününe İmân ederler. (Âl-i İmran Sûresi: 114.)

Allah'ın vaadi şüphesiz haktır; sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah'ın azabını unutturup sadece affına güvendirerek sizi isyana sürüklemesin. (Fâtır Sûresi: 5.)

2- Allah Teâlâ ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hayy'dır; ezelî ve ebedî hayat sahibidir. O Kayyûm'dur; varlığı için hiçbir sebebe ihtiyacı olmadığı gibi, herşey Onun yaratmasıyla ve tedbîriyle vücud bulur, devam eder ve vücudda kalır, bekâ bulur. (Bakara Sûresi: 255.)

Şüphesiz ki Allah katında makbul olan din İslâm dinidir. (Al-i İmrân Sûresi: 19.)

3- Akşama erdiğinizde ve sabaha kavuştuğunuzda Allah'ı tesbih edin.

Göklerde ve yerde olanların hamd ve senâsı Ona mahsustur. Gündüzün sonuna doğru ve öğle vaktine girince de Allah'ı tesbih edip namaz kılın. (Rum Sûresi: 17-18.)

Onuncu Söz

 

-1-

 

âyetinin meâlinde ve haşir ve âhiret hakkındaki âyâtın mühim bir hakikatini, on iki mantıkî ve mâkul sûret-i temsiliye ile ve on iki hakâik-ı kâtıâ-i bâhire ile tefsir etmekle beraber, imân-ı bilâhireti o kadar kuvvetli bir sûrette ispat eder ki, bütün bütün kalbi ölmemiş ve bütün bütün aklı sönmemiş bir insan o ispata karşı teslim olur, izn-i İlâhî ile imâna gelir. İmâna gelmezse de inkârdan vazgeçmeye mecbur olur.

 

On Birinci Söz

 

-2-

 

âyetlerinin yüksek ve geniş bir hakikatini Sûre-i Şemsin mu'cizâne işaret ettiğini ve kâinatı muntazam bir saray sûretinde gösterdiğini, ulvî ve vüs'atli bir temsil ile tefsir etmekle beraber, mâhiyet-i insaniyedeki vezâif-i ubûdiyet ve cihazât-ı insaniyeyi ve rubûbiyet-i İlâhiyenin envâ-ı tecelliyâtına karşı ubûdiyet-i insaniyenin mukabelelerini o kadar güzel bir sûrette ispat ediyor ki, Sûre-i Veş-şemsin mu'cizâne olan işaretini hârika bir sûrette ve en azîm bir dairede âzam bir Rubûbiyeti ekmel bir ubûdiyetle karşılaştırıyor.

 

On İkinci Söz

 

-3-
-4-

 

âyetlerinin meâlinde ve hikmet-i Kur'âniyenin fazîleti hakkında yüzer âyâtın mühim bir hakikatini, hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur'âniyenin muvâzenesi sûretinde gâyet parlak bir temsil ile tefsir etmekle Kur'ân'ın bir mu'cizesini ve i'câzını ve onun karşısında hikmet-i felsefenin aczini ve sukûtunu hârika bir sûrette ispat eder, körlere de gösterir. Bu Söz, On Birinci Söz gibi gâyet mühimdir. Herkes onlara muhtaçtır.

 



 

1- Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kâdirdir. (Rum Sûresi: 50.)

2- Yemin olsun güneşe ve aydınlığına. • Ve onu takip eden aya. • Ve onu gösteren güne. • Ve onu örten geceye. • Ve gökyüzüne ve onu binâ edene. • Ve yeryüzüne ve onu yayıp döşeyene. • Ve insana ve onu intizamla yaratana. (Şems Sûresi: 1-7.)

3- Kime hikmet verilmişse, işte ona pekçok hayır verilmiştir. (Bakara Sûresi: 269.)

4- Biz Kur'ân'ı hak ile indirdik . O da hak ile indi. (İsrâ Sûresi: 105.)

On Üçüncü Söz

İki Makamdır.

 

Birinci Makam

 

-1-

 

âyeti ile

-2-

 

âyetinin meâlinde ve hikmet-i Kur'âniyenin kudsiyeti ve vüs'ati ve şiirden istiğnâsı hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını tefsir etmekle beraber, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın yüksek mu'cizâne hikmetini, felsefenin aşağı ve dar hikmeti ile muvâzene ediyor. Hikmet-i Kur'âniyedeki kesret ve vüs'ati ve felsefenin fakr ve iflâsını muhtasar beyân etmekle beraber, Kur'ân'ın şiirden istiğnâsının ve adem-i tenezzülünün sebebi, hakâik-ı Kur'âniyenin yüksekliği ve parlaklığı olduğunu gösterir. Ve mühim bir temsil ile bir nevi i'câz-ı Kur'âniyeyi beyân eder.

 

İkinci Makam

Gençliği, dalâlet ve sefâhet uçurumuna düşmekten kurtaran ve imânda bu dünyada dahi hakiki bir Cennet lezzeti ve dalâlette ise Cehennemî bir azap ve sıkıntı bulunduğunu misâllerle izah ve ispat eden bir derstir.

İkinci Makamın Haşiyesi

Mahpuslara teselli hakkında dört mektuptur.

İkinci Makamın Zeyli

Leyle-i Kadirde ihtar edilen bir mesele-i mühimmedir.

Meyve Risâlesinden Altıncı Mesele

 

Hüve Nüktesi

 



 

1- Biz Kur'ân'dan mü'minler için bir şifâ ve rahmet olan şeyi indiriyoruz. (İsrâ Sûresi: 82.)

2- Biz Peygambere şiir öğretmedik; bu ona yakışmaz da. (Yâsin Sûresi: 69.)

On Dördüncü Söz

Dar akıllara sığışmayan yüksek ve geniş bir kısım hakâik-ı Kur'âniyeyi göze görünen emsâl ve nazîreleriyle fehme takrîb ediyor. Meselâ,

 

-1-

 

-2-

 

-3-

 

-4-

 

-5-

 

âyetlerinin gayet yüksek ve gayet geniş hakikatlerini temsil ve tanzîr ile akla kabul ettirir ve kalbi iknâ eder bir tarzda beyân ediyor.

On Dördüncü Sözün Hâtimesi

Gâfil kafaya bir tokmak ve bir ders-i ibrettir. Âhirinde, nefs-i emmâreye müessir bir sille-i ikaz var. Nefse esir olan onu okusa ve kabul etse, esâretten kurtulur.

On Dördüncü Sözün Zeyli

Zelzele hakkında ehemmiyetli altı suâle cevaptır.

On Beşinci Söz

 

-6-

 

âyetinin meâlinde ve melâike ile şeytanların mübârezeleri hakkındaki âyâtın, kozmoğrafyacıların dar akıllarına yerleşmeyen mühim bir sırrını, "Yedi Basamak" nâmıyla yedi muhkem hüccet ve metîn bir mukaddeme ile tefsir ediyor. Ve şu âyetin semâsından evhâm-ı şeytâniyeyi recmedip tard eder.

On Beşinci Sözün Zeyli

Kur'ân'ın kelâmullah ve Hazret-i Muhammed (a.s.m.) Allah'ın Resûlü olduğunu muknî delillerle ispat eden, münâzara tarzında yazılmış beliğ bir risâledir.

On Altıncı Söz

 

-7-

 

âyetlerinin meâlindeki çok âyâtın ifâde ettiği "ehadiyet-i zâtiyesi ile külliyet-i ef'âl; ve vahdet-i şahsiyesiyle muînsiz umumiyet-i Rubûbiyet ve ferdâniyetiyle şeriksiz şümûl-u tasarrufât; ve mekândan münezzehiyetiyle her yerde hazır bulunması ve nihayetsiz ulviyetiyle herşeyle yakın olması; ve birtek zât-ı ehad olmakla herşeyi bizzat elinde tutmak" olan hakâik-ı âliye-i Kur'âniyenin Dört Şuâ nâmiyle gayet mühim bir sırrını tefsir ediyor. Ve o hakâikı müstakîm akıllara ve selîm kalblere teslim ettiriyor.

 



 

1- Gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. (A'râf Sûresi: 54.)

2- Yaş ve kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır. (En'am Sûresi: 59)

3- Gökler de O'nun kudretiyle dürülmüştür. (Zümer Sûresi: 67)

4- Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, O'nun işi sadece "Ol" demektir; o da oluverir. (Yasin Sûresi: 82)

5- Kıyametin gerçekleşmesi ise göz açıp kapayıncaya kadardır. (Nahl Sûresi: 77.)

6- And olsun ki dünya semâsını Biz kandillerle süsledik. Şeytanlar için o kandilleri birer taş yaptık. (Mülk Sûresi: 5.)

7- Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece "Ol" demektir; o da oluverir. • Şânı ne yücedir Onun ki, herşeyin hüküm ve tasarrufu elindedir. Siz de Ona döneceksiniz. (Yâsin Sûresi: 82-83.)

On Yedinci Söz

 

-1-

 

âyetlerinin meallerinde, lezzet-i hayat içinde elem-i mevt; ve sürûr ve visâl içinde elem-i zevâl hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını ve ism-i Kahhâra karşı Rahmân isminin cilvesini gayet güzel bir sûretle gösterip tefsir ediyor. Ve ehl-i İmân için dünyanın mâhiyetini, seyyar bir ticaretgâh ve muvakkat bir misâfirhâne ve birkaç günlük bir teşhirgâh ve kısa bir müddet için işleyecek bir tezgâh ve ahz-ı i'tâ için yol üstünde kurulmuş bir pazar olduğunu gösterip, dünyadan berzah ve âhiret tarafına insan seyahatini sevdirir ve dehşetini izâle eder. Ve bu sözün âhirinde bâzı nüshalarda "Siyah Dutun Meyvesi" nâmiyle kıymettar ve câzibedar ve şiir kıyafetinde birkaç hakikat var.

 

Kalbe Fârisî Olarak Tahattur Eden Bir Münâcât

Ehl-i Gaflet Dünyasının Hakikatini Tasvir Eden Birinci Levha

Ehl-i Hidâyet ve Huzurun Hakikat-i Dünyalarına İşaret Eden İkinci Levha

Barla Yaylası, Çam, Katran, Ardıç, Karakavağın Bir Meyvesi

Yıldızları Konuşturan Bir Yıldıznâme

 



 

1- Yeryüzünde ne varsa Biz dünya için bir süs olarak yarattık ki, insanlardan hangisi daha güzel işler yapacak diye onları imtihan edelim. • Onun üzerindeki herşeyi Biz elbette kupkuru bir toprak haline getireceğiz. (Kehf Sûresi: 7-8.) Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir oyalanmadır. (En'âm Sûresi: 32.) 

On Sekizinci Söz

Bu söz, İki Makamdır. İkinci Makamı yazılmamış.

Birinci Makamı

Üç Noktadır.

Birincisi:

 

-1-

 

âyetinin, fahre meftun, şöhrete müptelâ, methe düşkün, hodbîn nefs-i emmârenin kafasına sille-i te'dibi vuran bir sırrını,

 

İkincisi: -2- 'nın çirkin ve bahsi hilâf-ı edeb görünen şeylerin güzel cihetlerini gösteren bir sırrını,

Üçüncüsü: -3- âyetinin risâlet-i Ahmediyeye (a.s.m.) dâir ince, fakat kuvvetli bir delilini gösteren bir sırrını tefsir eder.

On Dokuzuncu Söz

 

-4-

 

âyetlerinin meâlindeki yüzer âyâtın en mühim hakikatleri olan risâlet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) On Dört Reşha nâmiyle on dört katî ve parlak ve muhkem bürhanlarla tefsir ve ispat ediyor. Ve en muannid bir hasmı dahi ilzam eder. Güneş gibi risâlet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) izhâr ediyor.

 

Yirminci Söz

İki Makamdır.

Birinci Makam: Sûre-i Bakara'nın başında, Hazret-i Adem'e meleklerin secdesi ve bir bakaranın zebhi ve taşlardan su çıkması hakkındaki üç mühim âyete karşı şeytanın gayet müthiş üç şüphesini öyle bir tarzda reddedip mahveder ki, şeytanı ve şeytan gibi insanları öyle desîselerden perişan edip vazgeçiriyor. Çünkü onlar, tenkit ve itirazlarıyla lemeât-ı i'câziyenin kapısını açtırttılar. O üç âyetten üç lem'a-i i'câziye göründü.

İkinci Makam: Mu'cizât-ı enbiyâ (aleyhimüsselâm) yüzünde parlayan bir mu'cize-i Kur'âniyeyi göstermekle beraber, mu'cizât-ı enbiyâya dâir âyât-ı Kur'âniyenin ne kadar mânidar ve hikmettar olduklarını gösterir. Ve Kur'ân'da kapalı kalmış çok defineler bulunduğunu ihtar eder.

 



 

1- Yaptıkları kötülüklerle sevinen ve yapmadıkları hayırla övülmekten hoşlanan kimseleri, sakın azabdan kurtulurlar zannetme. (Al-i İmrân Sûresi: 188.)

2- O herşeyi en güzel şekilde yarattı. (Secde Sûresi: 7.)

3- [De ki:] Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin. (Al-i İmrân Sûresi: 31.)

4- Yâ sin. Hikmet dolu Kur'an' yemin olsun ki sen Allah tarafından insanlara gönderilmiş peygamberlerdensin. (Yâsin Sûresi: 1-3.) 

Yirmi Birinci Söz

İki Makamdır

Birinci Makamı: Namazın o kadar güzel bir tarzda kıymetini ve faydasını gösterir ki, en tembel ve en fâsık adama dahi namaza karşı bir iştiyak verir ve gayrete getirir.

İkinci Makamı: Şeytanın çok istimal ettiği mühim desîselerini iptal ediyor. Ve vesvesesi ile mü'minlerin kalbinde açtığı yaraların beşine, güzel merhemler tarif ediyor.

Yirmi İkinci Söz

-1-
-2-

 

meâlinde ve tevhid-i hakiki hakkındaki yüzer âyâtın mühim bir hakikatini İki Makam ile tefsir eder.

Birinci Makam Gayet güzel ve parlak ve muhkem bir hikâye-i temsiliye ile on iki basamak hükmünde On İki Bürhan ile vahdâniyet-i İlâhiyeyi o kadar katî bir sûrette ispat eder ki, en mütemerrid müşrikleri de tevhide mecbur ediyor. Ve kolay, fakat kuvvetli ve basit, fakat parlak bir sûrette Vâcibü'l-Vücudun vücudunu ve vahdetini ve ehadiyetini bütün sıfât ve esmâsıyla ispat eder.

İkinci Makamı ise Hakîkat-i tevhidi ve tevhid-i hakikiyi On İki Lem'a nâmiyle hikâye-i temsiliyenin perdesi altında on iki bürhân-ı bâhire ile vahdâniyet-i İlâhiyeyi ispat etmekle beraber, evsâf-ı celâliye ve cemâliye ve kemâliyesini vahdâniyet içinde ispat ediyor. O lem'alardaki deliller, o kadar katîdir ki, hiçbir şüphe yeri kalmıyor. Ve o kadar küllîdirler ki, mevcudât adedince, belki zerrât sayısınca mârifetullâha pencereler açıyor. Ve onun ile Vâcibü'l-Vücudun vücudunu, umum sıfât ve esmâsıyla en muannidlere karşı ispat ediyor.

Yirmi Üçüncü Söz

 

-3-

 

âyetlerinin meâlindeki çok âyâtın imâna dâir ve terakkiyât ve tedenniyât-ı insâniyeye medâr hakikatlerini Beş Nokta ile ve Beş Nükte içinde herkese taallûk eden ve herkes ona muhtaç olan on mebhas ile o sırr-ı azîmi tefsir eder. İstidâdât-ı insaniye ile vezâif-i insaniyeyi, gayet mâkul ve makbul bir sûrette beyân eder.

 

Bu söz, şimdiye kadar binler adamı hâb-ı gafletten kurtardığı gibi, çoklarını da imâna getimiş gayet kıymettar ve yüksek olmakla beraber, temsiller ile fehmi kolaylaşmış, herkes onun dilini anlıyor.

 



 

1- Bil ki; Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. (Muhammed Sûresi: 19.)

2- Allah her şeyin yaratıcısıdır. (Zümer Sûresi: 62.)

3- Muhakkak ki Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık. • Sonra da onu en aşağı seviyeye indirdik. • Ancak İmân eden ve güzel işler yapanlar müstesnâ. (Tîn Sûresi: 4-6.)

   
Senden Önce 78 ziyaretçi (98 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol