İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - Osmanlida Egitim
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©





Ayasofya Medresesi

 

İstanbul'u aldıktan soma Fatih ilk iş olarak Ayasofya'ya gelerek burada toplanmış olan Bizans halkına hitaben can, mal ve din özgürlüklerinin kendi teminatında olduğu konusunda güvence verdi. Harap ve bakımsız durumda olan Ayasofya'yı camiye çevirerek onarıma aldırdı. Fatih ve ondan soma gelen Osmanlı Padişahları da fetih sembolü olarak kabul edilen Ayasofya'ya büyük önem verdiler ve bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınmadılar. Ayasofya'nın kutsal hikmet manasına gelen Grekçe adının dahi değiştirilmediğini düşünürsek Türkler’in ne kadar hoş görülü oldukları daha iyi anlaşılır.

Özellikle II. Selim döneminde Mimar Sinan'ın yapmış olduğu destek payandaları ve onarımlar sayesinde yapının günümüze kadar ulaşması mümkün olabilmiştir. Ayrıca Sultan Abdülmecid döneminde Fossati kardeşlerin yaptıkları restorasyon çalışmaları da önemli yer tutar. Cami'ye çevrildikten sonra İslam inancı gereği Ayasofya'nın içinde bulunan figürlü mozaiklerin üzerleri ince bir sıva ile örtülmüş, bu uygulama ile bir bakıma bunların korunması sağlanarak günümüze kadar ulaşabilmeleri mümkün olmuştur.

Ayasofya'nın masrafları ve onarımları, Fatih tarafından kurulmuş olan vakıf gelirlerinden karşılanmıştır. Ayasofya'nın vakıfları şehir içindeki musakkafat, dükkanlar evler, menziller, değirmenler, hanlar, hamamlar ve özellikle Fatih tarafından yaptırılan bedestenlerden oluşmaktadır. 926 tarihli tahrir defterinde Ayasofya vakıflarının hasılatı 1.426.288 akçedir. O tarihlerde 40 akçe 1 flori olmakla, bu miktar 36.500 altın flori, bugünki para ile 2.500.000 liradan fazla tutar (Kapalıçarşı Akçalı Kuyumcusundan alınan bilgiye göre 1973 yılında 1 gr. Altın 19 TL. idi, 09.01.2003 günü 1 gr. Altın 19.000.000.-TL. dır. Bu hesaba göre kitabın basım tarihi olan 1973 yılının 2.500.000.- TL.sı bugünün 2500000 x

19000000 : 19 = 2.500.000.000.000.- "ikibuçuktrilyon" TL. dir.). Bu yüklü gelir sayesinde Ayasofya devamlı olarak imar edilip ayakta kalabilmiştir. Bugün de Kültür Bakanlığı tarafından Müze içinde onarım ve restorasyon çalışmaları aralıksız devam etmekte ve binanın korunması yolunda her türlü çalışma yapılmaktadır.

Çok iyi eğitim görmüş olan Şehzade Mehmed (Fatih) zamanın en iyi alimlerinden olan Molla Gürani ve Molla Hüsrev'den dersler aldı. Bilim ve eğitime büyük önem veren Fatih, İstanbul' u aldıktan sonra da ilk iş olarak Zeyrek'teki Pantakrotor Manastırı odaları ile Ayasofya'daki Papaz Odalarını medrese olarak açtı. Bu nedenle İstanbul külliyesi (Üniversitesi) medreselerinin 1453 yılında Zeyrek ve Ayasofya'da kurulduğunu söylemek yanlış olmaz. Medresenin ilk müderrisi de Fatih'in hocası Molla Hüsrev'dir.

Şam'lı Ebu Bahram'ın Atlas Minor tercümesinde İstanbul hakkında ilave olan bilgiler arasında "Fatih Ayasofya'nın şimal tarafından talebe-i ulum için vezayifi muayene ile bir darm tahsili ulum ve medrese-i aliye ihdas etmiştir." denmektedir. Bu eski saray tarihinden yani 1454 den evveldir. Bu nedenle Ayasofya medresesi'nin 1453 yılında Ayasofya Camii' nin kuzeyinde var olduğunu söyleyebiliriz

Fatih Külliyesi 'nin inşası üzerine bir süre boş kalan Ayasofya Medresesi II.Bayezid döneminde (1481-1512) tekrar kullanılmaya başlanmıştır. 1596 tarihli masraf defterinden anlaşıldığına göre, daha önce yıktmlan medrese, 1596 da yeniden ihya edilmiştir 4.Fatih'in yaptırmış olduğu tek katlı medresenin üstüne ıı. Bayezıd bir kat ve hücreler ilave ederek iki katlı bir medrese haline dönüştürmüştür. 1846-1849 yılları arasında Sultan Abdulmecid döneminde Mimar Fossati kardeşler tarafından yapılan Ayasofya restorasyonu sırasında medrese binası da restore edilmiş ve tamir sırasında köklü değişiklikler yapılmıştır.

Ayasofya Medresesi'nde çok değerli bilim adamları ders vermişlerdir. Bunlardan biride Fatih zamanının en önemli alimlerinden Ali Kuşçu' dur. Ayasofya hakkında bir risale yazıp Fatih'e hediye etmiş olan Ali Kuşçu hakkında Süheyl Ünver şu bilgileri vermektedir. Fatih, Ali Kuşçu'yu 1473 de Uzunhasan seferine giderken yanında götürür. Dönüşte Ayasofya Medresesi 'ne günde 10 akçe, Nişancı Paşa'ya göre 200 akçe ile Müderris tayin eder. Ölünceye kadar Ayasofya Medresesi'nde müderrislik yapan Ali Kuşçu'nun mezarı Eyüp Sultandadır 5.

İstanbul 'un tarihi eserlerini çizmiş olan Gurlitt' in Ayasofya'nın genel planında 18 numara ile medresenin yeri belirtilmiştir. Prof. Dr. Süheyl Ünver'in "Ali Kuşci" risalesinde medresenin yıkılmadan önce çekilmiş olan resimleri ile planları yayınlanmıştır. Gurlitt'in planında ölçek olmasına rağmen medresenin ayrıntılı çizimi yoktur. Süheyl Ünver'in planında ise ayrıntı olmasına rağmen ölçek bulunmamaktadır. E. Hakkı Ayverdi Osmanlı mimarisinde Fatih devri adlı eserinin III. cildinde bu iki planı da yayınlanmıştır.

Ayasofya' da 1982 yılı onarımıarı sırasında tamamen toprak dolgu altında kalan, çalılık ve moloz yığınları altındaki medrese alanı önce temizlenmiş somada temel sondajlarına geçilmiştir. Onarım çalışmalarını yürüten Y.Müh. Mimar Alpaslan Koyunlu'nun araştırmaları sonucunda medresenin temel kalıntıları, bölme duvarları, su yolları, şadırvan kaidesi ile ana gezinti yolları ortaya çıkarılmıştır 6. Alpaslan Koyunlu tarafından yapılan çalışmalar sonucunda medresenin rölövesi hazırlanmış ve burada daha geniş bir kazı yapılması gerektiği belirtilmiştir.

Ayasofya'nın kuzeybatı köşesinde halen Ayasofya Medresesi'ne aİt temel kalıntılarının izlerine rastlanmakta olup, bu kısım çalı ve oHarla kaplanmıştır. Bu kısımda kazı yapıldığı takdirde medresenin planları hakkında daha ayrıntılı bilgiye sahip olabiliriz. Ancak resimler ile eski planlardan anlaşıldığına göre iki katlı, bir iç avluya sahip, ahşap revaklı bir yapıdır. Prof. Dr. Semavi Eyice'ye göre 19.yy'da yaygın olan batı üslubundan etkilenmiş görünen medrese binasının dar bodrum pencerelerinin üzerinde iki sıra halinde uzanan yarım yuvarlak kemerli büyük pencereler o güne kadar alışılagelmiş medrese mimarisinden çok uzaktır 7.

Ekrem Hakkı Ayverdi yukarıda bahsettiğimiz eserinin 321. sayfasında aynen şu ifadeler yar almaktadır. "...Gurlitt'in planı önde 50, arkada 47 m., derinlik 35 m.dir; iç avlu 14 x 23m. dir; iki kollu bir merdiveni vardır. Süheyl Ünver beyin planı Arkeoloji Müzeleri'nden almış; biz çok aradık yoktu; pek fazla bir ma'lümat vereceğini de tahmin etmiyoruz. Bu plana göre büyük tarafta bir katta 17 şerden 34, küçük avlu üzerinde 12 oda vardır. Büyük avlu ortasında ilk binadan kalma tonozlu bir mahzen vardır.

Bu haliyle binanın Dar'ül-Hilat'ül-' Aliye Medresesi olarak 1924 senesine kadar kulanıldığı bilinmektedir. 1934 Ayasofya Suikasdını ta'kıyben Müze Müdüri (Aziz Ogan) tarafından gayretkeşlik ve emir kulluğu zoruyla yıktmlmıştır; mezkur Müdürin bir Su' ale cevaben yazdığı mektubun sureti elimize geçti; bundan binanın temamen muhdes olduğu ve binaen'aleyh "Ayasafya gibi tarihi mühin:ı bir abidenin yanında olması hasebiyle yıkılmasının zaruri" bulunduğu ifade edilmektedir.

Bina orta yok ki ne derece muhdesdi cevap verelim. Amma xıx. asırdan olursak muhakkak yıkılır diye bir kaa'ide mi vardı ki kurtarılması cihedine gidilmesi? Ve bir an evvel ortadan kaldırılmak telaşı içinde palas pandıras yıktırıldı. Bina yeni de olsa Fatih'in yaptırdığı ilk İstanbul Medresesi idi. Fekat bunu vicdanının en derin yerinde hissetmek için bizden olmak gerektir. Bir tek duvar kalsa Ayasofya'nın yanında bırakılacaktı, işte o kadar."

1924' e kadar medrese olarak kullanılan bina bir ara Vilayetin emrinde kimsesizler yurdu olarak kullanılmış, ancak; 1934 yılında harap olduğu ve Ayasofya'nın görünümünü bozduğu gerekçesiyle zamanın Antikiteler ve Müzeler Umum Müdürü Aziz Ağan'ın emri ile yıktırılmıştır.

1924'den 1934'e kadar kimsesizler yurdu olarak kullanılan medrese yıkılmadan önce resimleri çektirilip, planları mimar Nihat'a çizdirildikten sonra birer nüshaları Evkaf Müdürlüğü'ne ve Kültür Bakanlığı'na gönderilmiştir. Muhtemelen bir nüshası da Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'nde kalmış olup, Süheyl Ünver de "Ali Kuşci" kitabındaki medrese hakkındaki bilgileri buradan almış olmalıdır.

E. Hakkı Ayverdi'nin fikirlerine tamamen katılmakla birlikte önemli olan bundan sonra neler yapılabileceğidir. Süheyl Ünver, Ekrem Hakkı Ayverdi ve Gullitt' in plan ve bilgilerinin yanısıra Alpaslan Koyunlu tarafından yapılmış olan rölöve ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri fotoğraf arşivinden edindiğim medresenin eski fotoğraflarından yararlanarak Ayasofya Medresesinin restitüsyon planı yapılarak rekonstürüksüyon (yeniden inşası) yapılabilir. Böylece İstanbul'un fethinin 550. yıl dönümünü kutlayacağımız bu yıl içerisinde Fatih' in anısını da yaşatmış olmakla birlikte Ayasofya Müzesinin depo, ofis gibi yer ihtiyaçlarının karşılanması da mümkün olacaktır. Ayrıca yapıya kültür amaçlı bir fonksiyonda kazandırılabilir.

Medresenin yıkılmadan önce 1934 ve 1935 yıllarında Eski Eserler Encümeni tarafından çekilmiş olan fotoğrafları elde ettiğim İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'ne, müzenin fotoğraf bölümü şefi Arkeolog Turan Birgili ve mimari konularda yardımlarını esirgemeyen İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü mimarı Hüseyin Kaya'ya teşekkürü bir borç bilirim.

Bu arada Türk kültürüne büyük hizmetleri geçen yukarıdaki bilgilere ulaşmamızı sağlayan Ekrem Hakkı Ayverdi ve Süheyl Ünver hocalarımızın yanı sıra; Ayasofya içinde görmekte olduğumuz Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin yazdığı 7,5 metre çapındaki dünyanın en büyük levhalarını Ayverdi'ye onartarak, kendi çabasıyla tekrar yerine astıran eski Müdürümüz Arkeolog Muzaffer Ramazanoğlu'nu saygı ve rahmetle anıyoruz. Ayverdi, Ünver ve Ramazanoğlu gibi Türk kültürüne hizmeti geçmiş bilgili ve cesur insanlar sayesinde kültür değerlerimiz korunmuş ve günümüze ulaşabilmiştir. Başka milletlerin değerlerine sarılan kişi_erse onların adi birer kopyası olmaktan öteye gidememişlerdir. 

* Ayasofya Müzesi Uzmanı

Bu yazı, kısmen Tarih ve Düşünce Dergisi, Şubat 2003, Sayı 36, s. 14-19’dan ve  yazarın elinde bulunan asıl metinden alınmıştır.  Dergi İdaresi ve  Sayın Yazara teşekkür ediyoruz.

19000000 : 19 = 2.500.000.000.000.- "ikibuçuktrilyon" TL. dir.). Bu yüklü gelir sayesinde Ayasofya devamlı olarak imar edilip ayakta kalabilmiştir. Bugün de Kültür Bakanlığı tarafından Müze içinde onarım ve restorasyon çalışmaları aralıksız devam etmekte ve binanın korunması yolunda her türlü çalışma yapılmaktadır.

Çok iyi eğitim görmüş olan Şehzade Mehmed (Fatih) zamanın en iyi alimlerinden olan Molla Gürani ve Molla Hüsrev'den dersler aldı. Bilim ve eğitime büyük önem veren Fatih, İstanbul' u aldıktan sonra da ilk iş olarak Zeyrek'teki Pantakrotor Manastırı odaları ile Ayasofya'daki Papaz Odalarını medrese olarak açtı. Bu nedenle İstanbul külliyesi (Üniversitesi) medreselerinin 1453 yılında Zeyrek ve Ayasofya'da kurulduğunu söylemek yanlış olmaz. Medresenin ilk müderrisi de Fatih'in hocası Molla Hüsrev'dir.

Şam'lı Ebu Bahram'ın Atlas Minor tercümesinde İstanbul hakkında ilave olan bilgiler arasında "Fatih Ayasofya'nın şimal tarafından talebe-i ulum için vezayifi muayene ile bir darm tahsili ulum ve medrese-i aliye ihdas etmiştir." denmektedir. Bu eski saray tarihinden yani 1454 den evveldir. Bu nedenle Ayasofya medresesi'nin 1453 yılında Ayasofya Camii' nin kuzeyinde var olduğunu söyleyebiliriz

Fatih Külliyesi 'nin inşası üzerine bir süre boş kalan Ayasofya Medresesi II.Bayezid döneminde (1481-1512) tekrar kullanılmaya başlanmıştır. 1596 tarihli masraf defterinden anlaşıldığına göre, daha önce yıktmlan medrese, 1596 da yeniden ihya edilmiştir 4.Fatih'in yaptırmış olduğu tek katlı medresenin üstüne ıı. Bayezıd bir kat ve hücreler ilave ederek iki katlı bir medrese haline dönüştürmüştür. 1846-1849 yılları arasında Sultan Abdulmecid döneminde Mimar Fossati kardeşler tarafından yapılan Ayasofya restorasyonu sırasında medrese binası da restore edilmiş ve tamir sırasında köklü değişiklikler yapılmıştır.

Ayasofya Medresesi'nde çok değerli bilim adamları ders vermişlerdir. Bunlardan biride Fatih zamanının en önemli alimlerinden Ali Kuşçu' dur. Ayasofya hakkında bir risale yazıp Fatih'e hediye etmiş olan Ali Kuşçu hakkında Süheyl Ünver şu bilgileri vermektedir. Fatih, Ali Kuşçu'yu 1473 de Uzunhasan seferine giderken yanında götürür. Dönüşte Ayasofya Medresesi 'ne günde 10 akçe, Nişancı Paşa'ya göre 200 akçe ile Müderris tayin eder. Ölünceye kadar Ayasofya Medresesi'nde müderrislik yapan Ali Kuşçu'nun mezarı Eyüp Sultandadır 5.

İstanbul 'un tarihi eserlerini çizmiş olan Gurlitt' in Ayasofya'nın genel planında 18 numara ile medresenin yeri belirtilmiştir. Prof. Dr. Süheyl Ünver'in "Ali Kuşci" risalesinde medresenin yıkılmadan önce çekilmiş olan resimleri ile planları yayınlanmıştır. Gurlitt'in planında ölçek olmasına rağmen medresenin ayrıntılı çizimi yoktur. Süheyl Ünver'in planında ise ayrıntı olmasına rağmen ölçek bulunmamaktadır. E. Hakkı Ayverdi Osmanlı mimarisinde Fatih devri adlı eserinin III. cildinde bu iki planı da yayınlanmıştır.

Ayasofya' da 1982 yılı onarımıarı sırasında tamamen toprak dolgu altında kalan, çalılık ve moloz yığınları altındaki medrese alanı önce temizlenmiş somada temel sondajlarına geçilmiştir. Onarım çalışmalarını yürüten Y.Müh. Mimar Alpaslan Koyunlu'nun araştırmaları sonucunda medresenin temel kalıntıları, bölme duvarları, su yolları, şadırvan kaidesi ile ana gezinti yolları ortaya çıkarılmıştır 6. Alpaslan Koyunlu tarafından yapılan çalışmalar sonucunda medresenin rölövesi hazırlanmış ve burada daha geniş bir kazı yapılması gerektiği belirtilmiştir.

Ayasofya'nın kuzeybatı köşesinde halen Ayasofya Medresesi'ne aİt temel kalıntılarının izlerine rastlanmakta olup, bu kısım çalı ve oHarla kaplanmıştır. Bu kısımda kazı yapıldığı takdirde medresenin planları hakkında daha ayrıntılı bilgiye sahip olabiliriz. Ancak resimler ile eski planlardan anlaşıldığına göre iki katlı, bir iç avluya sahip, ahşap revaklı bir yapıdır. Prof. Dr. Semavi Eyice'ye göre 19.yy'da yaygın olan batı üslubundan etkilenmiş görünen medrese binasının dar bodrum pencerelerinin üzerinde iki sıra halinde uzanan yarım yuvarlak kemerli büyük pencereler o güne kadar alışılagelmiş medrese mimarisinden çok uzaktır 7.

Ekrem Hakkı Ayverdi yukarıda bahsettiğimiz eserinin 321. sayfasında aynen şu ifadeler yar almaktadır. "...Gurlitt'in planı önde 50, arkada 47 m., derinlik 35 m.dir; iç avlu 14 x 23m. dir; iki kollu bir merdiveni vardır. Süheyl Ünver beyin planı Arkeoloji Müzeleri'nden almış; biz çok aradık yoktu; pek fazla bir ma'lümat vereceğini de tahmin etmiyoruz. Bu plana göre büyük tarafta bir katta 17 şerden 34, küçük avlu üzerinde 12 oda vardır. Büyük avlu ortasında ilk binadan kalma tonozlu bir mahzen vardır.

Bu haliyle binanın Dar'ül-Hilat'ül-' Aliye Medresesi olarak 1924 senesine kadar kulanıldığı bilinmektedir. 1934 Ayasofya Suikasdını ta'kıyben Müze Müdüri (Aziz Ogan) tarafından gayretkeşlik ve emir kulluğu zoruyla yıktmlmıştır; mezkur Müdürin bir Su' ale cevaben yazdığı mektubun sureti elimize geçti; bundan binanın temamen muhdes olduğu ve binaen'aleyh "Ayasafya gibi tarihi mühin:ı bir abidenin yanında olması hasebiyle yıkılmasının zaruri" bulunduğu ifade edilmektedir.

Bina orta yok ki ne derece muhdesdi cevap verelim. Amma xıx. asırdan olursak muhakkak yıkılır diye bir kaa'ide mi vardı ki kurtarılması cihedine gidilmesi? Ve bir an evvel ortadan kaldırılmak telaşı içinde palas pandıras yıktırıldı. Bina yeni de olsa Fatih'in yaptırdığı ilk İstanbul Medresesi idi. Fekat bunu vicdanının en derin yerinde hissetmek için bizden olmak gerektir. Bir tek duvar kalsa Ayasofya'nın yanında bırakılacaktı, işte o kadar."

1924' e kadar medrese olarak kullanılan bina bir ara Vilayetin emrinde kimsesizler yurdu olarak kullanılmış, ancak; 1934 yılında harap olduğu ve Ayasofya'nın görünümünü bozduğu gerekçesiyle zamanın Antikiteler ve Müzeler Umum Müdürü Aziz Ağan'ın emri ile yıktırılmıştır.

1924'den 1934'e kadar kimsesizler yurdu olarak kullanılan medrese yıkılmadan önce resimleri çektirilip, planları mimar Nihat'a çizdirildikten sonra birer nüshaları Evkaf Müdürlüğü'ne ve Kültür Bakanlığı'na gönderilmiştir. Muhtemelen bir nüshası da Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'nde kalmış olup, Süheyl Ünver de "Ali Kuşci" kitabındaki medrese hakkındaki bilgileri buradan almış olmalıdır.

E. Hakkı Ayverdi'nin fikirlerine tamamen katılmakla birlikte önemli olan bundan sonra neler yapılabileceğidir. Süheyl Ünver, Ekrem Hakkı Ayverdi ve Gullitt' in plan ve bilgilerinin yanısıra Alpaslan Koyunlu tarafından yapılmış olan rölöve ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri fotoğraf arşivinden edindiğim medresenin eski fotoğraflarından yararlanarak Ayasofya Medresesinin restitüsyon planı yapılarak rekonstürüksüyon (yeniden inşası) yapılabilir. Böylece İstanbul'un fethinin 550. yıl dönümünü kutlayacağımız bu yıl içerisinde Fatih' in anısını da yaşatmış olmakla birlikte Ayasofya Müzesinin depo, ofis gibi yer ihtiyaçlarının karşılanması da mümkün olacaktır. Ayrıca yapıya kültür amaçlı bir fonksiyonda kazandırılabilir.

Medresenin yıkılmadan önce 1934 ve 1935 yıllarında Eski Eserler Encümeni tarafından çekilmiş olan fotoğrafları elde ettiğim İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'ne, müzenin fotoğraf bölümü şefi Arkeolog Turan Birgili ve mimari konularda yardımlarını esirgemeyen İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü mimarı Hüseyin Kaya'ya teşekkürü bir borç bilirim.

Bu arada Türk kültürüne büyük hizmetleri geçen yukarıdaki bilgilere ulaşmamızı sağlayan Ekrem Hakkı Ayverdi ve Süheyl Ünver hocalarımızın yanı sıra; Ayasofya içinde görmekte olduğumuz Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin yazdığı 7,5 metre çapındaki dünyanın en büyük levhalarını Ayverdi'ye onartarak, kendi çabasıyla tekrar yerine astıran eski Müdürümüz Arkeolog Muzaffer Ramazanoğlu'nu saygı ve rahmetle anıyoruz. Ayverdi, Ünver ve Ramazanoğlu gibi Türk kültürüne hizmeti geçmiş bilgili ve cesur insanlar sayesinde kültür değerlerimiz korunmuş ve günümüze ulaşabilmiştir. Başka milletlerin değerlerine sarılan kişi_erse onların adi birer kopyası olmaktan öteye gidememişlerdir. 

* Ayasofya Müzesi Uzmanı

Bu yazı, kısmen Tarih ve Düşünce Dergisi, Şubat 2003, Sayı 36, s. 14-19’dan ve  yazarın elinde bulunan asıl metinden alınmıştır.  Dergi İdaresi ve  Sayın Yazara teşekkür ediyoruz.

 
   
Senden Önce 528037 ziyaretçi (1332393 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol