İslam Ansiklopedisi - Namaz ve Biz - hikaye 1342
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Yorum Ve Görüşleriniz
  Burdayiz
  Bize Destek Olun
  DOSTLARIMIZ
  Anket
  Ahir Zaman
  Al-i İmran Suresi
  Allah'tan Korkmak
  Allah'ın 99 İsmi
  A'raf Suresi
  Ashab-i Kehf
  Bakara Suresi
  BAS ÖRTÜSÜ
  Bediuzzaman Said Nursi
  Berat Kandili
  Büyük Günahlar
  Cennet Ve Cehennem
  Cinler
  Dinimiz
  Din Eğitiminde İnsanın Merkezileşmesi
  Din Ve İnsan
  El Zinasi
  Esmâül Hüsnâ
  Evreni Allah Yarattı
  Evrenin Ölümünün Ardından
  Esmaül Hüsnanin Önemi
  Esma-i Hüsnâ'dan Esintiler
  Esnaül Hüsna Faziletleri - Faydalari
  Esmaül Hüsna (Geniş Anlamlı)
  Esmaül Hüsna Zikirleri
  Filistine Destek İHH
  Filistine Destek K.Y.M
  Kiyamete Dogru
  Günün Konusu
  Site Haritasi
  Soru Cevap
  Şiirler
  Risale-i Nur
  Resim Galerisi
  İlahi Oku
  Peygamberlerimiz
  Gusül Ve Abdest
  Islamda Kadın ve Erkek
  Mezhebler
  Mucizeler
  ViDEOLAR
  SiiR
  Namaz Hakkında
  Namazın Edebi
  Namaz Vakitleri
  Namaz ve Sağlık
  Namazlar ve Niyet
  54 FARZ
  Zina Ve Çeşitleri
  Zinanin Kötülüğü
  Zina Ve Dünyevi Azabi
  Zinanin Uhrevi Azabi
  Göz Zinasi
  Göz Zinasi 2
  Gıybet
  Zulüm
  Kibir
  Kızmak
  Şehvet
  Haram ve Şüpheli Yemek
  Kur'an Ve Önemi
  Yunus Suresi
  Fil Suresi
  Kureyş Suresi
  Kuranin Önemi
  Kur'anin İnişi
  İnsan
  İbadetin Önemi
  Nefis
  Ölüm
  Oruç Ve Çeşitleri
  Oruçlarda Niyetin Vakti
  Orucu Bozan Şeyler
  Farz Oruçlar
  Oruç Çeşitleri
  Mübarek Aylar,Günler ve Geceler
  Kadir Gecesi
  Recep Ayı
  Regaib Gecesi
  Miraç Kandili
  Şaban Ayı
  Ramazan Ayı
  Şevval Ayı
  Kurban ve Kurban Bayrami
  Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
  Kıyamet
  Kıyamet Günü 1
  Kıyamet Günü 2
  Kıyamet Günü 3
  Hz. Mehdi
  İlahiler
  Karışık İlahi
 
  Esmaül Hüsna Esintisi Dergisi
  Ilk Müslümanlar
  Islam Tarihimiz
  Resimli Namaz Anlatimi
  Islam Alimleri
  Kabe
  Nasihatlar
  HlCRET
  Kuran Ögreniyorum
  DuaIar
  Ahlak Bilgileri
  Besmele Kampanyasi
  Tevhidisohbet
  Sahabaler
  Hadisler
  Osmanli Padisahlari
  Türkiye il ve ilçeler
  İl İl Namaz Vakitleri
  il il imsakiye - İftar Vakitleri
  Güzel Sözler
  Dursun Ali Erzincanlı
  Şifali Bitkiler
  ilmihal
  Unutulan Sünnetler
  İslami Resimler
  Salavat
  Bilim
  Ramazana Özel
  Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
 
  Bediüzzaman Said Nursi Hayati
  Sözler
  Mektubat
  Lemalar
  Şualar
  Hür Adam Bediuzzaman Said Nursi - Fragman
 
  Atatürk
  Ödevler
 
  Teknoloji
 
  Google
  Faydalı Siteler
 
  Facebook
  Reklam

 



"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

 
ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD

Türkiye'nin En Büyük
İslam Ansiklopedisi
Olma Yolunda Hızla Gelişen Bir Sitedir.
İslam Ansiklopedisi 2008 - 2021 ©
Osmanlı’nın millî ve mânevî değerlerle örgülenmiş içtimaî sistemi, 19. yüzyılda bozulmaya başlar. Bilhassa modernleşme ve Batılılaşma, kendi mânevî değerlerinden mahrum bir neslin yetişmesine yol açar. Bu dönemin kültür hayatını şekillendiren Tanzimat edebiyatı, medeniyetimizde bir kırılma noktasını işaret eder. Zîrâ Tanzimat devri eserlerinde, toplumun genel ahlâk kurallarına aykırı bazı fikirler savunulmuştur. Tanzimat dönemi ediplerinden biri olan Ahmet Mithat Efendi, Osmanlı halkının Batı karşısında düştüğü buhranı erken fark eder ve ortaya koyduğu eserlerle Osmanlı toplumunda hem maddî hem de mânevî bir kalkınma arzular. Bu maksatla Osmanlı’nın ilk iktisat tarihi olacak vasıftaki eserlerini yazar. Ardından Tanzimat münevverlerine menfî tesir eden Batı felsefesini tetkik eden, eleştiren eserler kaleme alır. Gazete, dergi, hikâye ve romanlar vasıtası ile hızlı bir yayın faaliyetine girişir. Din, iktisat, tıp, edebiyat, felsefe gibi sahalarda ortaya koyduğu telif ve tercüme eserleri halka genellikle parasız dağıtır.

Orhan Okay’a göre, Ahmet Mithat cemiyetin huzuru için üç büyük çare teklif etmiştir: “Ahmet Mithat kullandığı ‘medenî’ kelimesiyle cemiyetin ve onu teşkil eden fertlerin daha mesut yaşama şartlarını tasvir ettiği görülmektedir. Ona göre, fertlerin bu saadetini temin edecek şeyler, yalnız maddî refahtan ibaret değildir, birtakım ahlâkî ve kültürel değerler de bu saadetin tamamlayıcısıdırlar. Cemiyetin mesut olmasını teknik, kültür ve ahlâk gibi üç unsur meydana getirmektedir.”1 Okay’ın ifadelerinden anlaşılacağı üzere Ahmet Mithat Efendi, Batılılaşmayı doğru bir çizgide kavramış ve daha önceleri takındığı yanlış tavırdan dönmüştür. Daha önce muarızı olduğu 2. Abdulhamid’i desteklemeye karar vermiştir. O, Batı’nın ahlâken çökmüş, aşırı hürriyetlerle dolu sefih hayatına karşılık; eğitim, ilim, çalışma, üretme ve teknik bakımdan yenilenme fikirlerini savunur. Bunu “Felâtun Bey’le Râkım Efendi” romanında olduğu gibi bütün eserlerinde görebiliriz. “Mithat, öteki eserlerinde de hesaplılık, kanaatkârlık, çalışkanlık temalarını sık sık işler. Ahmet Mithat Efendi’ye göre Tanzimat soyluları sınıfının gelişmesinde bir sakatlık vardır. Bu sınıfın benimsediği değerleri o da reddediyordu. Aslında bir yerde belirttiği gibi aydınlatmak ve onların (halkın) ıstıraplarını dile getirmek istiyordu.”2

Ahmet Mithat Efendi, Osmanlı medeniyetinin Doğu-Batı sentezini nasıl yapması gerektiği hususunda uzun süre düşünmüştür. Savunduğu fikirleri daha iyi sunabilmek maksadıyla Doğu ve Batı’yı mukayese eden, iki hayat tarzını ortaya koyan eserler verir. O, sadece Doğu’ya sarılma veya çağdaşlarının teklif ettiği gibi Doğu’yu reddedip Batı’ya yönelme gibi telâkkileri aşırı uç olarak görmüştür. Doğu kavramı ile Osmanlı kültür ve medeniyeti unsurlarını, Batı kavramı içerisinde ise, Avrupaî hayat tarzı ve aksaklıkları kastetmiştir. İki medeniyette var olan doğru kavramları seçmek gerektiğini düşünür. Batı’nın ilim ve tekniği ile sosyal hayata getirdiği düzenleyici kaideler, Doğu’nun ahlâk ve terbiyesi ile birleştirilmelidir.

Yazarın söz konusu meseleleri işleyen en önemli eserlerinden biri “Felâtun Bey’le Râkım Efendi” romanıdır. Romanda üzerinde ilk durulması gereken husus, kahramanların isimleridir. Yazar, Râkım Efendi’yi Doğu’nun temsilcisi olarak ele alır ve bu ismi, her şeyi hesap eden mânâsında kullanır. Râkım, bir Osmanlı efendisidir. Yaşadığı yıllarda Osmanlı’da ‘efendilik’ bir onur ve saygınlık unvanıdır. Dolayısıyla Doğu tipi kahraman hem onurlu hem de her şeyi hesaplayan uyanık bir insandır. Felâtun Bey ise, eserde Batı’yı ve züppe hayat tarzını temsil eder. Yazar, aykırı bir tip olan kahramanına, isim olarak felsefeci Eflâtun’un Osmanlıca telâffuzu ‘Felâtun’u vermiştir. Bu isimle hiçbir şey bilmediği hâlde bilgiçlik taslayan kahramanı yerer. Felâtun’un unvanını ‘bey’ olarak belirler. O dönemde ‘efendi’ye göre daha sıradan bir unvan olan ‘bey’, Batılı ve Avrupaî geçinen, giyinen kişiler için kullanılır.

Felâtun Bey, zengin bir mirasın vârisi olarak bütün zamanını İstanbul’un Avrupa yakasındaki modern yerlerde kumar oynayarak ve kadınlarla eğlenerek geçirir. Bu iki kişi romanda ilk durumlarından son hâllerine kadar mukayese edilir. Râkım Efendi, ailevî ve maddî açıdan yükselip iyi yerlere gelirken, kötü alışkanlıkları neticesinde Felâtun Bey iflâs eder ve bir adada mutasarrıf olarak kalır. Felâtun Bey’in babası Mustafa Merakî Efendi, alafrangalığı yani Avrupaî hayat tarzını benimsemiş biridir. İstanbul’un Beyoğlu semtinde yaşar; burası daha çok kendi gibi düşünenlerin ve gayrimüslimlerin yaşadığı bir yerdir. Romanda onun bu farklı hayat anlayışı şu şekilde tasvir edilmektedir: “Alafrangaya olan merakın derecesini şundan anlayınız ki, yaptırdığı evin kesinlikle alafranga olması için kâgir olarak yaptırmıştır. Şimdi böyle bir semtte bu kadar alafranga olan bir adam, artık evine hizmetçi uşak doldurur mu? Özellikle arada bir alafranga dostları gelmekte olduğundan, bunlara da hizmet etmek için Rum ve Ermeni hizmetçilere ihtiyaç duyması açıktır.”3 Osmanlı geleneğinde yapı tipi, konak iken, Felâtun Bey ailesi kâgir yapı ister. Bu yapı zamanla apartmana doğru değişecektir. Yazar, bu tip yapıları bilhassa Avrupaî hayatı tercih edenlerin yaptırdığını vurgular. Bu evlere gayrimüslimler fazlaca geldiği için, farklı dilleri bilen yabancı uşak ve hizmetçilere, dadılara ihtiyaç vardır. Bunun tabiî bir neticesi olarak, yeni nesil ister istemez kendi mânevî değerlerinden uzaklaşır ve yetiştirildiği kültürün tercihleri ve zevkleri doğrultusunda yaşamaya başlar. Fransız bir hoca gözetiminde büyüyen Felâtun Bey de böyle biridir. Yazar, onun terbiyesi ile hayata bakış açısını birlikte verir ve yetişme tarzından temelinin sağlam olmadığını gösterir.

Ahmet Mithat’ın, Felâtun Bey’in karşısına Doğu’yu temsilen çıkardığı Râkım Efendi, çok yönlü bir insandır. Birçok müspet vasfı vardır. Onun çok kültürlülüğü, romanda şöyle anlatılmaktadır: “Ancak Râkım Efendi’nin aldığı terbiye ve gördüğü öğrenim, hâli vakti yolunda olan herkese nasip olmaz. Kendi isteği ve dadısının yönlendirerek yüreklendirmesi ile Arapça ve dilbilgisini bitirdi. Mantık yönünü çok iyi geliştirdi. İlm-i hadîs ve tefsirde oldukça bilgi kazandı. Fıkhı dahi gözden geçirdi. Farsçadan Gülistan ve Baharistan ve Bostan, Pend-i Attar ve Hafız ve Sadi’i bütünüyle okumaktan başka, en seçkin parçalarını ezber dahi eyledi. Fransızcada maharet kazandı. Sonra Galata’daki dostundan fizik, kimya ve anatomiyi iyi şekilde öğrenip, Beyoğlu’ndaki Ermeni arkadaşının kütüphanesinde, coğrafya, tarih, hukuk ve devletlerin anlaşmaları hakkında bilgi edindi.”4

Görüldüğü üzere Râkım Efendi Doğu ve Batı kültüründen haberdar, fakat öz kimliğini korumuş, dinî ilimlerin yanında Arapça, Farsça ve Fransızca, sosyal bilimlerin yanında fen bilimlerini de öğrenmiş son derece donanımlı bir kahramandır. Bütün bu vasıfları ile Râkım Efendi romanda Felâtun Bey ile kıyas edilir. Kendi kültürü ile barışık Râkım’ın özelliklerinin hem toplumu hem de kişiyi nasıl geliştireceği hususu vurgulanır.

Ahmet Mithat, böyle idealist bir kahramana neden ihtiyaç duydu? Bu soruya verilecek cevap, yazarın bir nevi hayat felsefesidir. O, Tanzimat’la başlayan neslin yozlaşmasını, kültüründen ve kendi öz değerlerinden kopma sürecini bir sosyolog gibi gören ilk Osmanlı aydınlarından biridir. Jön Türkler, kendi kimliğine yabancılaşarak Batı felsefesinden beslenen bir donanımla hayata bakarken, Ahmet Mithat, problemlere çareler sunma yolunu tercih eder. Onun şahsında topladığı çok yönlü bilgi birikimi, temeldeki İslâm anlayışına göre belli bir yere oturtulmuş ve Batı kültüründen farklı bir çizgiye ulaşmıştır. O, toplumun fazilet ve ahlâk bakımından yükselmesi için Batı’nın ilmî ve teknik gelişmelerinin yetmeyeceği hattâ bunların nefsanî hisleri kabartacağı kanaatindedir. Bunun için hem maddî hem de manevî kalkınmaya önem verir.

Râkım Efendi, çalışkanlığı ve tutumluluğu sayesinde günden güne zengin olur. Evine bir câriye alır. Dadısı onun adını can yoldaşı olsun diye ‘Cânân’ koyar. Râkım Efendi, Mr. Ziklas adlı bir İngiliz’in iki çocuğuna Türkçe öğretmeye başlar. Bu sırada Cânân da derslere devam eder ve İngiliz çocuklarından daha başarılı olur. Râkım Efendi, evde bir piyano eksikliği duyar ve hoca tutar. Cânân, piyano alındıktan sonra yeni hoca Jozefino’dan Fransızca ve piyano çalmasını öğrenir. Yazar, Cânân vasıtası ile Doğu tipi kahramanın eğitim yönüyle daha üstün olabileceğini ispatlar. Fransızca bilmekle veya bir enstrüman çalmakla kendini entelektüel zannedenleri tenkit eder. Kabiliyeti olan ve çalışan her insanın bir dil öğrenebileceğini ve bir müzik âleti çalabileceğini belirtir. Bu gibi durumların Batılı ve kendini modernleşmiş gören insanların üstün bir vasfı olmadığı gibi bir sınıf kültürü de oluşturmadığını ifade eder.

Romanda Felâtun Bey, iman zaafına bağlı olarak vicdanındaki tatminsizliğin neticesinde kendini savurganlığa, kumara ve gayrı meşru hayata kaptırır. Yazar, bu durumu şöyle tasvir eder: “Bir gece nasılsa Felâtun Bey’in oyunda zarı uygun gelmedi, zîrâ beş on gün boyunca zarı hep isteği gibi geldi. Sevgilisi Matmazel Polini zorlamamış olsaydı belki birkaç gün oyuna ara verirdi. (…) Sözün kısası o gece yedi yüz lira kadar zarar etti.”5 Ahmet Mithat, Felâtun Bey’in ailesinden kalan mirası savurup, borçlanmasını anlattıktan sonra ona nasihat edilip yol gösterilmesi gerektiğini söyler: “Şimdi kıyas ediniz Felâtun Bey’in hâlini ki; Polini gibi kendisini yoldan çıkaracak olan bir kadının eline düşer. Ama bir dost çıkıp da Felâtun Bey’e nasihat edecek olsa, faydası görülecek mi dersiniz? Ne mümkün! Pederinden kalma serveti bu yolda çürütüp bitirmiş ne kadar delikanlı isterseniz bunların her birine az nasihatler mi verilmiştir? (…) Bizim Felâtun Bey, dahi nasihatsiz kalmadı.”6

Yukarıda görüldüğü üzere Batı’yı temsil eden kahraman kötü bir sona doğru ilerler. Râkım Efendi ise, her gün daha iyi bir duruma yükselir. Fakat Doğulu kahraman kültüründen gelen bir merhamet ile düşene el uzatır ve önceden ona nasihat eder. Felâtun Bey buna karşılık şu cevabı verir: “Bu gençlik bir daha ele geçmez yahu. (…) Biraz da gençlikte yaşamaya bakmalı.”7 Râkım Efendi, Felâtun Bey’e gittiği yolun yanlış olduğunu söyler ve nasihat eder. Ama o dinlemez ve böyle kötü bir duruma düşer.
Ahmet Mithat, bu iki kahraman ile Doğu’yla temsil edilen hakiki Müslümanlığın vasıflarından olan çalışma ve tutumlulukla gayrimeşru daireye girmeden sürdürülen hayat tarzını, gününü gün eden, yozlaşmış kişilerin yaşayışıyla mukayese eder ve neticede bize ait inanç ve ahlâk değerleriyle bezenmiş, yapıcı hayat anlayışının üstünlüğünü vurgular. Batı’nın sefahate boğulmuş kısmını tarif eden gününü gün etmenin, her an hayatın zevkini çıkarmanın ve serkeşliğin, insanı nasıl kötü yollara düşüreceğini Felâtun Bey’in kumar ve iflâs çizgisinde gösterir.

Ahmet Mithat, Batılı değerleri gözde büyüterek kendi kültürünü hor görme ve aşağılık kompleksine girme yanlışını düzeltmek, kendi ahlâkî değerleriyle iftihar etmeyi göstermek için, romanda Batılı kahramanların sözlerine de yer verir. Yabancı insanların gözü ile bizim değerlerimize bir bakış yapar. Bunlardan ilkinde İngiliz ailenin oğlu Can, Râkım Efendi’den Türkçe öğrendikten sonra Türk şiirini şöyle takdir eder: “İngilizce şiir insana hiçbir ateş vermez. Ben Fransız şiirini daha fazla severim. Ama artık Türkçe öğrendikten sonra Fransız şiirinden de vazgeçtim.”8 Yazar, Batılı birinin ağzı ile bizim şiirimizi ve edebiyatımızı yüceltir. Yabancı dil öğrenen ve kendini entelektüel zanneden Batılı hayat tarzı meraklılarına, Batı’dan bir insanın Türkçe öğrenmesini delil gösterir. Böylece sadece dil öğrenenlerin illa Batı dilleri bilmesinin bir marifet olmadığını ve Batılı bir insanın da Doğu dillerini (Türkçeyi) öğrenebileceğini belirtir.

İkinci örnekte Jozefino adlı öğretmen, Râkım Efendi’ye Doğu insanın mânevî değerlerinden, insan sevgisinin bir göstergesi olan misafirperverliği metheder. Yazar, Batı’da samimiyet yerine resmîlik, insanlık yerine çıkar gibi kavramları birbiriyle kıyaslar: “Ben sözümü bilirim de söylerim. Bir kere Osmanlı insanındaki şu misafirperverlik Avrupa’da bulunmaz. Maksadım, onlar birbirine gitmez gelmez demek değildir. Lakin sofraları, baloları hep resmî şeylerdir.”9

Netice olarak Ahmet Mithat, Felâtun Bey’le Râkım Efendi romanında öz kültüre ve mânevî değerlere dönüşü tavsiye eder. Batı’nın sefîh hayatının insana fayda getirmeyeceğini ancak onlardan ilim, fen ve teknolojinin alınabileceğini belirtir. Osmanlı aydını başta olmak üzere topluma, ahlâkî değerlerden uzaklaşmanın zarar getireceği mesajını verir. Osmanlı toplumunun temel taşı olan mânevî değerlerle teknik ve fen alanında ilerlemenin birlikte olması hâlinde, bu hastalığın ortadan kalkacağını müdafaa eder.
Dipnotlar
1. Orhan Okay, Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Midhat Efendi, Baylan Matbaası, Ankara 1975, s. 416.
2. Kamil Yazgıç, Ahmet Mithat Efendi, İst. 1940, s. 24.
3. Ahmet Mithat Efendi, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Bordo Siyah Yay., İst., 2002, s. 27.
4. Ahmet Mithat Efendi, age, s. 42.
5. Ahmet Mithat Efendi, age, s. 188-189.
6. Ahmet Mithat Efendi, age, s. 193.
7. Ahmet Mithat Efendi, age, s. 144.
8. Ahmet Mithat Efendi, age, s. 123.
9. Ahmet Mithat Efendi, age, s. 175.
 
   
Senden Önce 527955 ziyaretçi (1332287 klik) Kişi Buradaydi.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol